3. Bölüm
Sıkışıp Kalmak
"Ne içimdeki sokaklara sığabildim ne dışardaki dünyaya." Sabahattin Ali
🌿
Hamza uykusuzluktan bayıldı bayılacak haldeydi. Yola çıkmadan evdekilerle tartışması zaten canını sıkmıştı. Üstüne bir de saatlerce araba sürmesi onu iyice yormuştu. Otogarda Semih ve Galiple buluşup Ahmet'i beklediler bir süre. Ahmet yanlarına gelip de onlara sıkıca sarılınca her derdi uçtu gitti sanki. Başlarda emin değildi o kadar yolu tepip gelmeye ancak arkadaşlarını görünce onca yolu çekmesine değmişti. Ahmet'in anne ve babasıyla da tanışıp ellerini öptüler. Ahmet gibi güler yüzlü, sıcakkanlı insanlardı. Arabanın içinde de iki genç kız gördüler.
"Nişanlım Gülsüm. Bu da Sevgi, köylümüz olur." İki kız da baş selamı verdiler. "Hadi çıkalım yola. Pek uzak değil zaten bizim köy. Gidince karnımızı doyururuz. Sizi dere tepe gezdireceğim."
"Dur oğlum sabırlı ol, yoldan geldiler. Karınlarını doyurup uyusunlar bir. Hadi Hakkı bey sür şu arabayı. Bir an evvel varalım artık." Hatice oğlanları bırakıp kendi arabalarına yöneldi. "İnşallah Esma hazır etmiştir yemekleri. Öldüm valla acımdan."
Doğru ya... Esma vardı bir de. Hamza'nın gözünde kara kaşlı, kara gözlü, yuvarlak yüzlü bir kız canlandı. Ahmet'in dolabının içinde yapıştırılı sararmış aile fotoğrafını hatırladı. Hakkı ve Hatice oturmuştu. Mustafa ve Ahmet anne babalarının arkasına ayaktalardı. Hatice'nin yanında Gülsüm, Hakkı'nın yanında Esma dikiliyordu. Gür saçları iki yandan sıkıca örülüydü. Bordo elbisesi ve kara lastikleri yeni görünüyordu. Ancak fotoğraftaki herkesin aksine kaşları çatıktı, mutsuz görünüyordu. Ahmet fotoğrafı eline alıp tek tek anlatmıştı tüm ailesini.
"Bu kardeşim Mustafa. Tek ayağı topal. Askere de almadılar o yüzden."
"Doğuştan mı?"
"Yok tertip, sonradan oldu. Uzun hikaye anlatırım bir ara. Bu anam Hatice. Biraz ciddi duruyor ama bakma yufka yüreklidir. Bu da babam Hakkı. Sanayide dükkanı var. Motor tamir eder. Bu yavuklum Gülsüm." Kumral saçlı kıza gelince duraksayıp bir anlığına tebessüm etti. Belliydi en çok kimi özlediği. Derin bir iç çekip devam etti. "Anası babası daha bebeyken öldü. Anam alıp kızı gibi büyüttü. Bilir miydi acaba o zamanlar kendine gelin alacağına." Kısa bir gülüşün ardından Esma'yı gösterdi. "Bu da bacım Esma. Bu kadar tertip bizim aile. Köyümüzde yaşayıp gidiyoruz işte. Gözümde tütüyorlar valla."
Ahmet'in Esma hakkında hiçbir şey söylememesi Hamza'nın dikkatinden kaçmadı. Acaba söyleyecek bir şey mi yoktu yoksa Esma'nın ailede yeri mi yoktu? Bu çok ağır bir ihtimal olduğu için durumu Ahmet'in kıskanç bir abi olmasına bağladı.
Yatakta oturup birbirlerine tek tek aile fotoğraflarını gösterdiler. Annelerini, babalarını, dedelerini, nenelerini... Kimileri çocuklarını anlattı. Kimileri de doğumunu bekledikleri bebeklerini. Herkesin bir hasretliği vardı. Herkes birilerini özlüyor, birileriyle vuslatın hayalini kuruyordu. Burdan terhis olup gidecekleri bir yerleri vardı. Onları saracak kollar, öpüp koklayacak insanlar, hasret giderecekleri sevenleri vardı.
"Bu rahmetli babam." diye başladı Hamza. "Ona benziyorum aynı. Hem yüzüm hem huyum suyum aynı babam. Üç sene oldu öleli. Bu da annem. Aramız pek iyi değil. Öyle işte. Bir tane de kız kardeşim var o da yurtdışında. Üniversite okuyor. Bizimki de bu kadar Ahmet tertip." Ahmet'in omzuna elini koyup sıktı. "Ne gideceğim bir yuvam var ne sarılacağım ailem. Burda kalsam bile özleyecek kimsem yok. Ne şanslısın lan hıyar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacının Altında
Teen Fiction"Sevmeler emek ister, sen benim emeğimsin." 🌿 Eski dönem köy kurgusudur.