10. Bölüm
Mustafa'yı Öldürmüşler🌿
"Adam adam değil çocuk sanki. Sabah birinin peşinden koş akşam öbürünün götünü topla. Bir bakıcılık yapmadığım kalmıştı onu da yaptım. Hanginize koşuyum anlamadım ki. Yürü lan sen de zıbık!" Sabah Saniye kadından duyduğu zıbık kelimesi çok hoşuna gitmişti Galip'in. Yol boyu Hamza'yı çekiştire çekiştire götürürken bolca söylenmiş arada da bu kelimeyi kullanmaktan çekinmemişti. Söylenişi bile güzeldi. Hamza'ya da çok yakışmıştı.
Gece boyu herkesten çok içmiş millet oturup sohbet ederken de bir kenarda sızmıştı Hamza. Zorla yatağa taşıyıp bıraktılar uyuması için. Uykuya dağıldıktan bir müddet sonra Galip Hamza'nın olmadığını fark etti. Kafası yerinde değilken olmayacak şeyler yapmasından korktu. Ancak neyse ki yürüdüğü yol boyunca şüphe uyandıracak hiçbir şey yoktu. Doğruca Esma'ya vardığını görünce bir nebze olsun rahatladı. Yine yanlış iş yapmıştı ancak adam sarhoştu, daha beterini de yapabilirdi.
"Zamansız oldu." dedi Hamza. Zaten yol boyu da durmadan bunu sayıklamıştı. "Çok zamansız oldu. Hak etmedim henüz."
"Ne diyorsun oğlum? Ne zamansız oldu?"
"Esma, ben zamansız oldu."
"Bana bak lan bir şey yapmadın değil mi kıza?" Galip Hamza'yı kapının ağzına bıraktı. Sarhoş bir adama soru sorması hatta ondan mantıklı bir cevap beklemesi çok komik ve saçma gelse de sormuş bulundu.
"Yok." dedi Hamza yüzünü ovalayarak. "Öptüm sadece. Ama zamansız oldu."
"N'aptın?" Galip sesinin tonuna çok zor hâkim oldu. Bıraksalar bağırarak tepkiler verirdi.
"Öptüm ama çok değil. Bir kere. Keşke gelmeden bir daha öpseydim." dedi hayıflanarak. "Dur ben bir daha öpüp geliyim." Elini yere koyup ayaklanmaya çalıştı. Galip'in omzuna bastırıp yeniden yere oturtmasıyla yüzünü buruşturdu. "Ya bir kere öpüyüm çok değil." Galip'in elinin altında kalkmak için debeleniyordu resmen.
"Otur lan oturduğun yerde. Yada dur, biliyorum sana yapacağımı." Hamza'yı ensesinden tutup bahçenin öbür ucundaki musluğa kadar sürükledi. Ayakları birbirine dolana dolana yürürken aklı hâlâ Esma'yı öpmekteydi genç adamın. Bir kerecik çok değil diye yalvarıyordu Galip'e.
Hortumu tutup musluğu açtı. Tazyikli akan su Hamza'yı baştan başa ıslatırken bir anlamda hıncını çıkarıyordu. "Kızı öpmek nedir oğlum? İyice çıktın zıvanadan. Aklın başına gelsin arsız köpek." Hamza ellerini yüzüne siper edip yere çöktü. Sudan olabildiğince korumaya çalışsa da çoktan ıslanmış gecenin etkisiyle titremeye başlamıştı. Fazlasının zulme gireceğini düşünerek suyu kapattı Galip. Hamza kollarını bedenine sarıp kendini ısıtmaya çalışıyordu. Dişleri birbirine çarpıyor, takır takır sesler çıkarıyordu. En azından aklından çıkmıştı Esma.
Odaya götürüp oturttu. Çantasından temiz ve kuru kıyafetler çıkarıp üzerini değiştirmesini bekledi. Hamza ıslak saçlarla yatağa girip yorgana sarılır satılmaz uykuya daldı. "Allah'ım sen beni neyle sınıyorsun, Yarabbim?" diye söylendi ıslak kıyafetleri ipe asarken. Üzerini mandallamayı da ihmal etmedi.
Sabah Hamza korkunç bir baş ağrısıyla uyandı. Dünkü ağrıdan daha beterdi. Saç diplerinde de hafif ıslaklık vardı. Ne olduğunu net hatırlamasa da Esma'ya gittiğini, sonra bir şekilde eve geldiğini, üşüdüğünü anımsıyordu.
"Ne bok yediğini biliyorum." dedi Galip. "Seni başıboş bırakmam hataydı. En başında ipini elinde tutmam gerekiyordu."
"Neyden bahsediyorsun acaba?" dedi Hamza. Odada tek kalmalarını fırsat bilerek Galip konuyu açmıştı. Hamza dün akşam çenesinin yayının gevşediğini, her şeyi döküldüğünü bilemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacının Altında
Novela Juvenil"Sevmeler emek ister, sen benim emeğimsin." 🌿 Eski dönem köy kurgusudur.