Ferhat kafayı yiyecekti. Genç adamın telefonu çaldığında öfkeyle telefonu açtı.
"Ne var lan ne?"
"Aynur yok!" Duyduğu cümleyle kaşlarını çatarak öfkelendi.
"Ne demek Aynur yok lan nereye gitti?" Ne diyeceğini bilemiyordu Bülent. Ferhat öfkeyle kapattığında arkasına döner dönmez beyaz elbisesiyle karşısında Aynur vardı. Gözyaşlarını sildiğini gördü Ferhat. O silerdi gözyaşlarını sadece Ferhat silerdi kendi başına silmesine izin vermezken başka birinin onu ağlamasına izin vermezken kendisi ağlatmıştı.
Yüreğini yakıyordu bu durum
"Aynur!" diye gideceği sırada Şirin kolundan tuttu.
"Beni bırakacak mısın Ferhat? Ben kötüyken onun yanına mı gideceksin?" Ferhat öfkeyle kolunu çektiğinde
"Beni iyileştiren o bense onu yaraladım senin yüzünden!"
Şirin karnını tuttu birden, Ferhat'ın ise gözleri Aynur'daydı.
"Ferhat yardım et!" Kaşlarını çatarak genç kıza baktı. Şirin acı içinde kıvrandığında bir yandan Aynur'a bakarken diğer yandan Şirin acı içindeydi.
"Ferhat!" Genç kız düşeceği sırada Ferhat hızla genç kızın kolundan tutarak yükü kendisi aldı. Elini genç kızın yanağına koyarak
"Şirin iyi misin Şirin?" Aynur genç adamın sesini duyduğunda arkasını dönüp
"Ferhat!" diye seslendi. Genç adam Şirini kucağına aldığında Aynur'un ona baktığından bir haberdi. Kalbini tuttu genç kız. Nikâh elbisesinin kenarları çamurlu olmasının umurunda bile değildi.
Ferhat onu görmemişti bile... Aynur arkasına dönüp annesinin mezarına geldi. Mezar taşına oturduğunda toprağa elliyordu.
"Daye(ana) ben geldim. Kızın geldi bak, nikâh elbisesiyle terk edilen kızın geldi!" Gözyaşları bir yandan akarken bir yandan da hıçkırarak konuşmasına devam ediyordu.
"Senin yanına Ferhat'la elele gelmeyi hayal etmiştim ama nasip olmadı ana, beni bir başıma bıraktı gitti işte sen haklıydın ama ben sevdalıydım ana, onu o kadar çok seviyorum ki Denizi bu kadar çok sevmediğimi fark ettiğim biliyor musun? Ferhat benim kalbim ama şimdi kendisi benim kalbimi söküp attı. Söylesene daye şimdi ne olacak, ben ne yapacağım? Babam yok, sen yoksun, Ferhatim yok hiç kimsem yok daye!" Hemen arkasından bir ses duydu Aynur
"Biz varız kardeşlerin var Aynur!" Başını mezar başından kaldırıp arkasına döndüğünde İlknur'la Destanı görmüştü. Nasıl haberleri oldu ki onların? Aynur ayağa kalkarak ikiliye doğru koştu.
Üçü birbirine sıkıca sarılmıştı. Destan genç kızın gözyaşlarını silerek
"Ağlamak yok tamam mı yalnız değilsin, biz her zaman senin yanındayız." Olumlu anlamda başını sallayarak aklındaki soruyu sordu.
"Ama siz nasıl?" İlknur iç çekerek
"Ferhat Ağa Bülent'e söylemiş senin mezarlıkta olduğunu oda bize haber verdi. Ferhat Ağa dedi ki;" Aynur'a söyleyin bu nikâh gerçekleşecek bugün çok önemli bir mevzu vardı ve ona anlatacağım. Asla ondan bir şey saklamam asla!" diye ekledi bende aynen olduğu gibi sana söylüyorum."
"Ne bu nikâh olur ne de başka bir şey bu şehirden gideceğim!" İkisi de üzgünce bakıyordu.
"Aynur yapma böyle!" diyen İlknur arkadaşının durumu hiç iyi görmüyordu.
"Bazı acılar yürek kabartsa da alışır İlknur Aynur'un yarası çok taze izin verelim ona." İki kişiyi arkasına bırakıp ilerledi genç kız. Destan hemen telefonla Ferhat'ı aradı. Ferhat Şirini hastaneye getirerek onu odaya alıp gerekli müdahaleyi yapıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EHLİBEYT'İN GÜLÜ (Düzenlendi. Kitap Burada Devam Edecek)
Chick-Lit5 Temmuz 2022 Not: çalıntı veya benzer şeyler olursa işlem başlatılacak Alevi kategorisinde 1. 🏆 Bu kitaba lütfen ön yargilarinizi bir kenara bırakıp öyle okuyunuz amacım kesinlikle ayrımcılık yapmak değildir! Her şey bir düğünde başlamıştı. Kim b...