(DÜZENLENMEDİ)
Perşembe günüydü. Ya da Cuma. Draco emin değildi.
Zaman yavaş yavaş unutulmuş saatler ve sorgulanan günlerden oluşan karmakarışık, alakasız bir kavrama dönüşüyordu, Granger'ın düzensiz hareketlerinin de ona yardım ettiği pek söylenemezdi. Akşamüstü saatlerinde kızın nereye kaybolduğu hakkında hiçbir fikri yoktu, ama kütüphane veya Gryffindor ortak salonunda olduğuna hayatı üstüne yemin edebilirdi. Başka nereye gidecekti ki? Kızın başkanlık görevleri haricinde aşağıdaki çimenlerde öylece, başıboş bir şekilde dolaşmak gibi aptalca bir şey yapacağı konusunda şüpheliydi.
Her nereye gidiyorsa da, gittiği yerden sabah 3'ten sonra dönmüyordu, ve artık çocuk, kız geldiği sıralar uyumaya çalışmayı bırakmıştı. Kızın hareket sesleri çocuğu fazlasıyla rahatsız ediyordu, o yüzden çocuk sonunda pes etmiş ve kız gelene kadar uyumaya bile çalışamayacak hale gelmişti.
Yine de kendini kızın duş saatlerini beklerken buluyordu.
Bu sabah kendini, hareketlerinin akıl dışı ve biraz rahatsız edici olduğunu düşünerek durdurmaya çalıştı, ama baş ağrıları giderek kötüleşiyordu. Sesler sanki ilaç gibiydi, en etkili olanlarından hem de. Birkaç saniyeliğine bile olsa sesleri duyduğu an sakinleşiyor, şakaklarındaki ağrı hafifliyordu.
En sonunda bu sesleri dinleme dürtüsüyle başa çıkamadı, her sabah oradaydı; her zamanki yerinde kızın banyo-sesleri ilacı için itibarını feda ediyordu. Merlin aşkına, çok fazla uğraşıyordu ama buna karşı koyamıyordu.
Draco bir bağımlıydı, ve bundan nefret ediyordu.
Su sesi kesilir kesilmez ayağa fırladı, birden içinden o bulanığı ağlatana ya da Draco'ya asasıyla işkence edene kadar ona bağırmak geldi. Granger bu hapisteki tek değişken şeydi, tek nefes alabilen, tek kalbi atan şey. Granger birkaç gündür onunla şu "medeni olma oyunu"nu oynuyordu, ama Draco başına ve parmak uçlarına hızla pompalanan kan hissini özlüyordu. Esprili öfkesini ortaya çıkaran ateşi özlüyordu, kızı birkaç saniyeliğine de olsa kafası karışmış bir şekilde görmeyi ve daha sonra güçlü bir cevapla tartışmayı devam ettirmesini özlüyordu. Salazar'ı hala onurlandırabileceğini ve o Bulanık-sürtüğü kıvrandırabileceğini bilmesi gerekiyordu.
Granger'ın heyecanlanmasını anlayabiliyordu. Bu normaldi. Granger'ın duşunu ve şarkılarını dinlemeye iyice alışıyordu...
Üstüne siyah bir kazak geçirip odasından sessizce çıkarak banyo kapısının önüne geçti ve kapı tokmağını ilgiyle izlemeye başladı. Kızın sulu ayaklarının yerde çıkardığı sesi duyabiliyordu, ve başlatacağı tartışma için bir konu düşünmeye başladı.
Siktir et, doğaçlama en iyisi.
Metal tokmak hareket ettiği zaman heyecanın duyularıyla alay ettiğini hissetti, adrenalin sanki iyi bir kavga için söz veriyormuşçasına karnında bir boşluk oluştu. Kapı açılır açılmaz kızın gitmemesini sağlamak için kızı sıkıştırmayı denedi, kız yüzünde büyük bir şok ifadesiyle geriye gitmeye çalıştığı zaman nemli seramiklere bastı ve dengesini kaybetti. Kızı tutup düşmemesini sağlamaya çalışmasıysa içgüdüsel bir hareketti. Sadece refleks. Başka bir şey değil. Ama kendisinin hareketleri de bir anlığına uyuşunca birden bire kendilerini bir su gölcüğünün farklı iki tarafına savrulurken buldular; çocuk kafasını kapı kenarına vurdu ve kız da son anda banyo küvetinin kenarında durabildi.
"Ne yapıyorsun, Malfoy?" diye soludu Granger, nefesini düzenlemeye çalışırken. "Beni çok korkuttun-
"Siktir," diye mırıldandı, dişlerinin arasındaki havayı çekip başının arkasına dokunurken. "Seni sakar sürtük-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
isolation • dramione (türkçe çeviri)
FanfictionOdayı terk edemez. Onun odasını. Ve hepsi Ordu'nun suçu. Küçük bir odaya tıkılmış ve ona sadece Bulanık eşlik ediyorken, bir şeyler feda edilecek. Belki akıl sağlığı. Belki de değil. "İşte," dedi kız, tükürürcesine. "Artık senin kanın da kirli!" 0...