(DÜZENLENMEDİ)
Bu hiçbir şey değildi.
Neredeyse hiçbir şeydi.
Ama güzel bir hiçbir şeydi.
Nefeslerinin hafifçe birbirine çarpması ve gözlerinin kapanmasıyla birlikte, Draco'nun üst dudağı Hermione'nin iki dudağının arasına girdi, ve çocuğun dili belli belirsiz bir şekilde kızın alt dudağının üzerinden geçti. Ten ve tadın birbiriyle buluşması sadece saatin en hızlı kolunun iki kez hareket etmesi kadar sürdü, ve sonra acımasız gerçeklik her şeyi parçaladı.
Vahşi, gri gözler bir anda sonuna kadar açıldı, ve Draco yüzünü sanki haşlanmışçasına kızın elleri arasından neredeyse koparacak gibi çekerek kendini uzağa fırlattı. Göğsü, kafa karışıklığı ve kemiklerini yakarak kafatasının içinde atan şokla inip kalkıyordu. Kızın da soluklarının hızlandığını hissedebiliyordu, ve giysisinin açıldığı karın kısmındaki tenine bakınca tekrar kasıklarındaki o lanet olası kuvvetli hareketlenmeyi hissetti.
Çevresindeki her şeyi yeniden hissetmeye başladı; görüntüler, sesler, onun dışındaki her şey. Aşağıya baktı ve elindeki boş şırıngayı görünce kaşları çatıldı, kendini geriye atarken onu da kendisiyle birlikte çektiğini fark etmemişti. İğneyi, onu bu duruma sürüklediği için suçlayarak tiksintiyle elinden fırlattı. Bu aşağılık ve iğrenç duruma.
O bunun olmasına nasıl izin verebilmişti?
Granger bunun olmasına nasıl izin verebilmişti?
Ve kız hangi LANET OLASI nedenden dolayı hareket etmiyor veya bir şey söylemiyordu?
Aralarındaki sessizliği bölen tek şey havaya karışan şaşkın nefesleriydi. Çocuk hâlâ kızın tadını alabiliyordu; dudağı neredeyse belli olmayan bir şekilde emildiğinden nemlenmişti. Aceleyle kolunun arkasını dudaklarına götürdü, ve dudakları yanana kadar silmeye çalıştı.
Yerde donup kalmış Granger'a son bir kez dehşet dolu bir bakış attıktan sonra ayağa kalkıp sendeleyerek odasına yöneldi, ve kıza bu olaydan geriye bir tek kapının tiz çarpma sesini bıraktı.
Aralarına bir duvar daha koyabilmek için mutlulukla Malfoy ailesinin bütün servetini harcayabilirdi, ama bununla yetinmek zorundaydı. En azından şu an onu göremiyordu, ama dili ve burnunun içi hâlâ kızın kokusu ve tadıyla yanıyordu; ve Draco bu hissin güzelliği içinde erimeyi mi, yoksa burun deliklerini tıkayıp dilini keserek atmayı mı istediğini bilmiyordu.
Vücudu sinir ve aşağılamayla titriyordu; yüzünü elleriyle kapatmasına rağmen kızın dudaklarının ve çıplak teninin inatçı görüntüleri gözünün önünde yanıp sönmeye devam ediyordu. Bunları beyninin arka tarafına tıkmaya çalışırken boğazından bir hırıltı geldi ve bademciklerinde garip bir his oluştu, ama görüntüler bir türlü gitmiyor; onu kendi haline bırakmıyorlardı. Merlin, kızdan nefret ediyordu. Kendinden nefret ediyordu. Onu bu küçük düşürücü ve aşağılayıcı olaya sürükleyen her lanet olası detaydan nefret ediyordu.
Ve Draco, o anda tamamen delirdiğini anladı. Komik olansa; kendini hiç daha önce bu kadar canlı hissetmemişti.
Ve kızın tadı tehlikeli derecede lezzetliydi.
Siktir...
________________________________
Hermione kapının çarpma sesine irkildi ve titrek bir nefes verdi. Eriyip zemine karışmak, ya da olanları silebilmek için McGonagall'a bir Zaman Döndürücü versin diye yalvarmak istiyordu. En kötüsüyse yaşanan...şeyi; yarı-öpücüğü, kimin başlattığını bilmiyor olmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
isolation • dramione (türkçe çeviri)
FanficOdayı terk edemez. Onun odasını. Ve hepsi Ordu'nun suçu. Küçük bir odaya tıkılmış ve ona sadece Bulanık eşlik ediyorken, bir şeyler feda edilecek. Belki akıl sağlığı. Belki de değil. "İşte," dedi kız, tükürürcesine. "Artık senin kanın da kirli!" 0...