(DÜZENLENMEDİ)
Bex-chan'den şarkı önerileri: OneRepublic - Come Home, Alexi Murdoch - Through The Dark, Temper Trap - Solider On.
.
Draco'nun koridorda gürleyen ayak sesleri odasına yaklaşana kadar yanındaki boşluğa karşı kaşlarını çatmak için tam olarak on saniyesi vardı, sonra da kapısı o kadar sert açıldı ki kapı menteşesi duvarı çatlattı. Remus ve Tonks odaya daldı, telaşlı kuzeni kendisine kısa bir bakış attıktan sonra gözleri yatağın diğer yanını, Hermione'nin yokluğuyla işaretlenmiş tarafı buldu ve sinirli, sert bir nefes verdi.
"Siktir, o da gitmiş."
"Arthur ve diğerleriyle iletişime geçmem gerekiyor," dedi Remus. "Onların bir haberi var mı sorayım."
"Tamam," diye onayladı, ve kocasının odadan çıkmasını bekledikten sonra sert bir yüz ifadesiyle Draco'ya döndü. "Sen, aşağıya, beş dakikan var."
Ve öylece, daha Draco verecek bir yanıt bile düşünemeden kadın kapıyı çarparak odadan çıktı. Draco gözlerini sıkıca kapatıp yüzünü titreyen ellerinin arasına aldı ve huzursuz bakışlarının yastık ve şiltede Hermione'den kalan etkiye takılı kalmasına izin verdi, ve boğazındaki öfke düğümünü yutarken neredeyse boğazına takılacaktı.
"Dejavu," dedi kendi kendine, yatağın sıcaklığını terk ederken, Granger'ın kokusu yorgana belli belirsiz bir şekilde sinmişti.
O gün hava soğuktu, ve dalgınlıkla yağmur damlalarının pencereye vururken oluşturduğu hızlı ve kesik ritmi dinlerken bitkin ve dikkati dağınık bir şekilde pantolonunu ve kazağını giydi. Yatak odası kapısının arkasında daha fazla ayak sesi, yükselen sesler, sandalyelerin parkede çıkardığı gıcırtıları duyabiliyordu; ve daha dün gerçek değilmiş gibi gelen huzur hissi şimdi yerini kargaşaya bırakmıştı. Parmaklarını saçlarının arasından geçirdikten sonra, merdivenlerden indi, mutfağa yöneldi, ve Blaise ve Theo'nun varlığını fark ettiğini belirtmek için kafasını neredeyse kaldırmadı bile, sonra da masaya oturdu. Tonks o sırada tezgaha yaslanmıştı, kollarını göğsünde kavuşturmuş, yüzü sinirden kırışmıştı.
"Ben ne sikime sabahın köründe uyandırılıyorum acaba?" diye sordu Theo. "Herhangi bir asker kaçağı kız arkadaşım yok, ve diğerleri de arkadaşım-
"Kapa çeneni," dedi Tonks, bakışlarını Blaise'e yöneltmeden önce. "Ee?"
Draco boş sandalyelerden birine çökerken Blaise'e baktı ve arkadaşının gözlerindeki dertli gölgenin kendi gözlerine de yansıyıp yansımadığını merak etti. Tüm gece uyanık kalmış gibi duruyordu, stres ve anksiyete musallat olmuş, saatlerce yüzünü buruşturarak kabuslarının pençesinden kurtulmaya çalışmış gibi.
"Ee ne?" diye mırıldandı Blaise. "Sana söyledim. Onun nereye gittiğini bilmiyorum, Thomas'ın nerede olduğunu da, ya da Granger'ın, ve Weasley'nin, ve lanet olası Potter'ın-
"Luna sana bir şeyler söylemiş olmalı, ya da bir imada-
"Tonks, sorgulanabilir ruhum üzerine yemin ederim, bilmiyorum! En iyi tahminim Hogwarts olurdu, ama herhangi bir fikrim yok. Bana hiçbir şey söylemedi."
Kadın iç çekti ve titreyen parmaklarıyla alnını ovduktan sonra gözleri Draco'yu buldu. "Peki ya sen?"
"Ben ne?"
"Eh, bu sabah odana geldiğimde Hermione'nin yanında olmamasına pek de şaşırmış gibi durmuyordun."
Blaise ile göz göze geldi ve omzunu silkti. "Granger'ın sahneyi ilk kez ani bir şekilde terk ettiği söylenemez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
isolation • dramione (türkçe çeviri)
FanfictionOdayı terk edemez. Onun odasını. Ve hepsi Ordu'nun suçu. Küçük bir odaya tıkılmış ve ona sadece Bulanık eşlik ediyorken, bir şeyler feda edilecek. Belki akıl sağlığı. Belki de değil. "İşte," dedi kız, tükürürcesine. "Artık senin kanın da kirli!" 0...