(DÜZENLENMEDİ)
Şarkı önerileri: Blue October - Ugly Side; Muse - Butterflies and Hurricanes; Stateless - Bloodstream.
.
Yanındakiler seni nedensizce gülümsettiğinde günler ve saatler bir anda geçiverir.
Zamanın bir önemi kalmaz.
Hermione'nin duştaki patlamasının üzerinden birkaç gün geçmişti, ve odada işler oldukça basit ve neredeyse huzurluydu; sadece sakinliğin tadının çıkarıldığı uykulu sabahlar ve pürüzsüz akşamüstleri vardı. Her şey kolay ve zahmetsizdi, geçen dakikalar inat ve kinden çok kendilerini eğlendirmek için yapılan tartışmalara, ve ikisinin de ânı bozmaya cesaret edemediği, rahatlatıcı sessizliklere ev sahipliği yapıyordu.
Bu sessiz zamanlarda, Draco genelde bakışlarının kızın büyüleyici yüz hatlarına kaydığını fark etmişti; dalgınlıkla burnunun üstüne dağılmış çilleri sayıyor veya kızın okuduğu bir kitaba dalmış hâlde anlaşılmaz bir şeyler mırıldanmasına karşın yüzüne gizli bir gülümseme yerleşiyordu. Her seferinde kız onu fark etmeden kendini toparlamayı başarıyor ve bu davranışları için kendini azarlıyordu, ama gözleri yine kızla buluşuyor ve yüzündeki detayları tekrar ezberliyordu.
Kızın ebeveynleri hakkında cevaplanmamış soruları boğazının arkasını kaşındırdı. Kız onlardan bir daha bahsetmemişti, ve o da bu rahat atmosferi bozmamak için bu konuya değinmekten kaçınmıştı, ama bilmesi gerekiyordu. İçgüdüleri ona bu konunun Savaş'la bir ilgisi olduğunu söylüyordu; ayrıca aylardır buraya tıkılmış, dışarıda yaşananlardan habersiz bir hâldeydi ve karanlıkta bırakılmaktan* bıkmıştı.
Bir şeyler oluyordu. Önemli şeyler. Bunun midesinin dibini kazıdığını hissedebiliyordu.
Hermione de bunu hissediyordu; Kara Büyü gibi kokan havada statik elektriğin ürkütücü bir şekilde cızırdadığını. Kar gittikçe azalıyordu, ve yakında yağmur yağacaktı; o çok sevdiği güzel, beyaz manzarayı yıkayacak, yerine gelecek kasvetli, gök gürültülü fırtınalar için yer açacaktı.
Godric'in laneti üzerine olsun ki bencil ve biraz da saf davranıyordu; ama Draco'yla yaşadıkları bu anların tadını çıkarmak için birkaç gündür Savaş'ın gerçekliğini beyninin arka kısımlarına itmişti. Onun huzurundayken memnuniyete delicesine yakın bir şeyler hissediyordu; ona dokunmak ve teninin parmakuçlarının altında nasıl hissettirdiğini hatırlayabilmek için her türlü bahaneye başvuruyordu. İster dumanlı gözlerinde mavi benekleri aramak olsun, ister uykuya dalmadan önce yüz ifadesinin nasıl yumuşadığını incelemek olsun, onun tamamen tadını çıkartıyor ve nasıl gülümseneceğini hatırlıyordu.
Çünkü bunun kalıcı olmadığını biliyordu.
Fırtına öncesi sessizlik gibi.
*****
Draco'yu yavaşça uykusundan ayıran şey cadısının kıpırdanmalarıydı, ve kızı sabit tutmak için onun etrafına sardığı kolunun tutuşunu sıkılaştırdı. Yatakta aralarına mesafe koymaya çalışmaktan vazgeçmişti; vücudu nasıl olsa kızın sıcaklığını arıyordu, ayrıca birbirine dolanmış uzuvlar ve vücut sıcaklığıyla uyanmanın içgüdüsel bir cazibesi vardı.
Kızın saçlarının burnunun ucunu gıdıkladığını hissettiğinde yüzünü ona bastırdı ama bir şeylerin doğru olmadığını fark ettiğinde duraksadı. Normalde ipeksi olan bukleleri şimdi yanağını acıtıyordu, ve yavaşça bir gözünü araladığında alışılmış kestane rengi bir yeledense pas rengi tüylerle karşılaştı.
"Ne..." diye mırıldandı, sevgilisinin kedisiyle hoşnutsuz bir şekilde bakışmak için doğrulurken. Hayvan ona daha da yaklaşma cüretini gösterdiğinde burnunu kırıştırdı ve Hermione'nin kolunu dürtmek için ona doğru uzandı. "Granger. Sikeyim. Granger uyan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
isolation • dramione (türkçe çeviri)
FanfictionOdayı terk edemez. Onun odasını. Ve hepsi Ordu'nun suçu. Küçük bir odaya tıkılmış ve ona sadece Bulanık eşlik ediyorken, bir şeyler feda edilecek. Belki akıl sağlığı. Belki de değil. "İşte," dedi kız, tükürürcesine. "Artık senin kanın da kirli!" 0...