Bölüm 46 - Mercy / Merhamet

3.2K 186 221
                                    

herkese merhaba, uzun bir bekleyiş sonrası yeni bölümle tekrar karşınızdayım! eski okuyuculara sabırları (artık bu uzun aralara alışmış olsanız da tekrardan özür dilerim :( ), yeni okuyuculara da ilgileri için çok teşekkür ediyorum. sözü fazla uzatmadan sizi yeni bölümle baş başa bırakıyorum ve yorumlarınızı okumaya çekiliyorum. :D keyifli okumalar! x 

*****

Madam Pomfrey ve diğerleri dikkatle ölüleri havalandırıp yaralıları aceleyle, onlara bir zarar gelmemesi için Yüce Masa'nın gerisindeki bekleme odasına götürürlerken Hermione'nin tek yapabildiği şey onları izlemek oldu. Son beden, Colin Creevey de kapının gerisinde gözden kaybolduktan sonra Ölüm Yiyenler bir dalga hâlinde Büyük Salon'a doldu ve saldırabildikleri herhangi birine ve herkese saldırmaya başladılar. Hermione bu sırada Charlie Weasley, Madam Rosmerta ve Ambrosius Flume'un da buralarda olduğunu fark etti, ve odayı gözleriyle bir taradığında onların tarafında savaşan yüzlerce yeni insan olduğunu; bunların çoğu okul arkadaşlarının aileleri ve Hogsmeade sakinleriydi. Sonra, Giriş Salonu'ndan, Kreacher'ın önderliğinde bir ev cini sürüsü hızla içeri daldı.

Artık Ölüm Yiyenlere karşı sayıca üstünlerdi. Hermione odada bir hareketlenme gördü; McGonagall, Slughorn ve Shacklebolt bir anda yönlerini değiştirmiş gibiydi ve kalabalığın arasından Voldemort'a doğru ilerliyorlardı. Başını kaldırıp salondaki kargaşayı anlamlandırmaya çalışırken göz ucuyla Blaise, Miles ve Dean'in Rookwood'la savaştığını görebiliyordu. Gözleriyle etrafını tararken bakışları odanın öbür ucundaki Narcissa'yla buluştu, ama yaşça büyük olan cadı Macnair'le olan düellosunda dikkatini kaybetmemek için bakışlarını ondan kaçırdı. Yakınındaki Hogwarts savunucularının bazıları kadına şaşkınlık ve saygıyla bakıyordu, ama herkes ona gerçek anlamda saygılarını sunmak için hayatları pahasına savaşmakla fazla meşguldü.

"Dikkat et, Hermione!"

Refleks olarak eğildi, ve sıcak bir lanet buklelerinin ucunu yaktı. Arkasını döndü, ve Jugson başka bir hamle yapamadan onu sersemletti. Başını çevirip Fred'e uyarı için teşekkür etmek amacıyla kafasını salladı, ama o sırada George'la birlikte Rowle'u alt etmekle meşguldü.

Hermione önce bir yöne, sonra diğer yöne baktı, çevresindeki onca düello karşısında ambale olmuştu. Nereden başlamalıydı? İlk önce hangi Ölüm Yiyen'e saldırmalıydı?

Arkasından acı dolu bir inleme geldi, ve bunu Bellatrix'in başka kimseyle karıştırılmayacak, kötülük dolu kıkırdaması takip etti. Hermione başını hızla o yöne çevirdiğinde Luna'nın çenesindeki kanı sildiğini ve asasını, aynı zamanda Ginny'yle de savaşmakta olan Bellatrix'e doğrulttuğunu gördü. Yüzünde kendini beğenmiş bir ifadeyle, kara cadı önce Ginny'ye, sonra da Luna'ya birer lanet yolladı. İkisi de laneti savuşturmayı başarmıştı, ama Bellatrix o kadar hızlıydı ki savunma büyüsüyle karşılık verecek zamanları bile yoktu.

Hermione duraksamadı; kalabalığın arasından onlara doğru ilerledi. Sürekli beyninin bir köşesinde duran mantığının sesi Bellatrix'in asasını ona karşı kullanmanın sorun yaratacağını söylüyordu, ama bir sefer olsun, bu sesi görmezden geldi. Arkadaşlarının yardımına ihtiyacı vardı, ve ona sorulsa bunu inkar edebilecek olsa bile, bir tarafı Bellatrix'ten intikam almak istiyordu. Bellatrix'in ona neredeyse son nefesini vereceği kadar işkence ettiği geceden beri içinde büyüyen nefret ve kinle birlikte, Hermione yanaklarının öfkeyle yandığını hissedebiliyordu.

Bellatrix'in asasını sanki kendi asasıymış gibi kaldırdı ve gözlerini kıstı, savaşmaya hazırdı.

*****

Draco, Andromeda'nın asasıyla bacağında ritim tuttu ve başını yana eğdi.

Bu zamana kadar fark etmemişti, ama bir noktada boyu babasınınkini geçmiş olmalıydı. Belki de babasına o kadar çok saygı duyuyordu ki gözüne olduğundan hep daha büyük ve heybetli gelmişti. Draco, ayrıca babasını hiç yaşlı olarak görmemişti, ama artık Lucius'un kirli sakalı gümüş rengindeydi ve sarı saçlarının bazı kısımları grileşmişti. Çok farklı görünüyordu, ama bu durumu kolaylaştırmıyordu. Draco'nun bir tarafı sadece arkasını dönüp kaçmak ve bu yüzleşmeden tamamen kaçınmak istiyordu.

isolation • dramione (türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin