Bu hikayenin bu kadar çabuk tutmasını beklemiyordum...
***
5. Bölüm: “Orbit”
Her akşam vakti olduğu gibi prensin odasının bulunduğu katın meşaleleri ve amber kokulu mumları yakılırken Jisung yemekten döndüğünde aldığı kokular ile gülümsemişti.
Çay saati için hazırlanıp Changbin ile beraber saray mutfağına geçiş yaptıklarında onu gören aşçılar ve yardımcılar durmuş, hepsi selam vermişti. "Merhaba," deyip gülümsedi Jisung hepsine karşı.
"Bugünkü yemek çok güzeldi, ellerinize sağlık hepinizin."
Jeongin bir adım öne çıktı, gülümsedi. "Güzel görüşleriniz için teşekkür ederiz Majesteleri."
"Kraliyetin güzel aşçısı Jeongin," diyen Jisung yıllardır tanıdığı çocuğa baktı. "Anneniz ve babanız kadar yetenekli bir aşçı olacağınızı söylemiştim değil mi?"
Jeongin'in zihni geçmişe giderken saray mutfağında ağzı yüzü un olmuş kendisi ve karşısında oturan küçük prensi düşündü, hatırlayarak güldü. "Demiştiniz efendim."
Jisung kıkırdadı. "İleri görüşlü bir insan olduğum doğrudur."
Jeongin ona güldüğünde kendisi de gülerek mutfakta dolaşmış ardından da yemek saati bittiği için görev değişikliği yapan şövalyelerin arasından geçip odasına ilerlemişti.
Ona kapıyı açan Changbin ile dönüp askerine baktı. "Bu saatten sonra dinleneceğim, aynı şekilde sen de dinlenebilirsin. Ayrıca yarın erkenden Felix'i de alıp gelebilir misin?"
Changbin kafa salladı. "Elbette Majesteleri, iyi uykular."
Jisung gülümsedi.
Üstüne kapanan kapı ile odada yalnız kaldığında ohlayıp direkt üstündeki ağır kıyafetlerden kurtulmuş, kolyesini özenle çıkarıp onun için yaptırdığı kutuya yüzüğü ile beraber koymuştu. Üstüne bir hırka alarak onun için getirilen sütü ile soğuk balkona çıktığında saray bahçesine baktı.
Yağmur yeni yeni durduğu için her yer ıslaktı, bahçede askerler, görevliler dolaşıyor sıradan bir günün sonuna geliniyordu.
Jisung odasındaki kuru tabureyi getirip üstüne oturdu ve bacak bacak üstüne atarak iki eliyle bardağını kavradı.
"Minho..." diye mırıldandı gözüken meydana bakarken. "Görüğündüğünden daha fazlasın."
Minho... Kahverengi saçlı, bronz tenliydi.
Utangaç bakışları, yıpranmış elleri vardı.
Taş yontardı, bir işçinin oğluydu.
İnsanlar pazar meydanında işçinin oğlu diye dalga geçmeleri Jisung'un aklına geldiğinde yutkundu, o bundan gurur duyuyordu. Gülmeleri... Nedendi, saçmaydı.