9. Bölüm: "Rainy Days"
Doğum günü partisi bittiğinde herkesi beklenmedik şaşkınlığa uğratan şey odasına doğru zıplaya zıplaya giden prensti. Changbin kendini tutamadan gülerken onlara arkadan eşlik eden Felix "Deli ya," diye mırıldanmış ve eliyle gülüşünü örtmüştü.
Changbin, prensin odasının kapısını açtı. "İyi geceler Majesteleri."
Jisung gülümsedi. "İyi geceler! İyi geceler hepinize!"
Kıkırdayarak kapıyı kapatmış ve yalnız kaldığı odada "Evet!" diyerek sevinçle çığlık atmıştı, başındaki tacı kenara bıraktığı gibi üstündeki ağır kıyafetleri umursamadan sağ sola hareketler yaparak dans ederken aldığı itirafa gülüyordu.
Tüm gece bağırmamak için zor durmuş, sadece Minho ile birbirlerine gülerek bakmışlardı. Zaman onlara gösterecekti neler olacağını ama ikisinin de birbirlerine karşı duyguları hissettiklerini söylemesi Jisung'u mutlu ediyordu.
Üstündeki ağır pelerinden kurtulup koşa koşa aynanın karşısına geçmiş ve sadece tasarımı Minho'ya ait olan kolyeyi boynuna takmıştı. Hayranlıkla parmakları üstünde gezdiğinde iç çekmeden edemedi.
Bir insan nasıl her konuda kusursuz olabiliyordu?
Kolyeyi özenle yerine yerleştirip safir olanı da kutusuna koydu, banyoya girip üstündeki kıyafetleri çıkarmış ve sıcak su ile amber kokuları eşliğinde yıkanmıştı. Çıplak omuzlarından süzülen sular küvetin içine daha da gömülmesini sağlandığında "Tanrım," dedi gülümsemekten acıyan çenesi ile. "Kalbimi ona teslim etmek o kadar mutluluk verici ki hiçbir kaybedişim bu kadar güzel olmamıştı."
Yatağın içine girip en güzel yaş günü hediyesinin mutluluğu ile gözlerini kapatırken Minho üstündeki pelerine sarılmış, yağmurlu havanın altında hızlı adımlarla evine doğru yürüyordu.
Dudaklarındaki gülümsemesi, üstüne sinmiş Prens'in kokusu, dansları, bir şeyler onu bu kadar mutlu edemez sanıyordu, yanıldığını fark etmişti. Gülüşünü bastırmaya çalışırken eve girdi ve üstündeki ağır kıyafetlerden kurtuldu ilk.
Kendi rahat kıyafetlerini giyerken yatağına uzandı, sobanın sıcaklığı anında üşümüş bedenini ısıtmaya başlamış ve bununla gözlerini kapatmıştı. Sadece saniyelik dinen gülüşü tekrardan yüzünde yer edindiğinde "Tanrım," dedi elini gözlerinin üstüne bastırıp.
"Eğer bu aşksa delireceğim."
Ertesi gün sabah erkenden babası ile dükkana geçtiğinde babası yemek yemek için çıkmış, Minho ise şimdilik aç olmadığı için dükkanda kalarak mücevherleri temizleme işine devam etmişti. Elindeki bezle teker teker silip hepsini yerlerine koyarken dükkanın kapısı açıldı.
Prens başını içeriye uzattı. "Gelebilir miyim?"
Minho duyduğu ses tonu ile arkasını döndü ve Prens ile göz göze geldi. "Elbette Majesteleri."