23. Bölüm: “Run”
"Minho nerede?"
Prens'in bakışları karşısındaki askerde iken sabah odadan çıktığı gibi Minho'yu görmeyi bekliyordu ama o değil, onun yerine başka bir asker vardı. Asker önünde eğildi. "Kendisi şu an bir işi olduğu için sarayda değil, bu yüzden o gelene kadar benim size eşlik etmemi emretti."
Jisung kaşlarını kaldırdı. "İşi ne peki, biliyor musun?"
"Ne yazık ki efendim."
"Peki o zaman, gidelim öyleyse."
İkisi beraber bugün oldukça sıcak olan sarayın içinde yemek salonuna inerlerken Minho limana gidiyordu, kalabalığın arasına karıştığında ona Lord Minho diyerek selam verenlere aynı karşılığı veriyor, oyalanmıyordu.
Limana geldiği gibi gemilerden bir şeyler indiren adamların yanına gitti ve onu tanıyan adamla beraber de gülümsedi. "Getirdiniz mi?"
"Ah, evet. Bir saniye. Güzelce saklamıştım onları."
O kutular arasından aradığını bulduğunda Minho özenle saklanmış kutunun içindeki malzemelere bakıp gülümsedi. "Teşekkür ederim."
Ödemesini yaptı ve şehir içine dönüp eski dükkanlarına uğradı, burayı düzenlemiş ve onarmıştı. Oradaki malzemeleri alıp çantasına koymuş, kapıyı kilitlemiş ve saraya varmak üzere yola çıkmıştı.
Jisung'un bugün boş günüydü, yarın Kraliçe'nin doğum günü diye herkes sadece hazırlıklara ilgileniyordu. Prens de odasındaki terzilerden bıkmış bir şekilde dururken kapılar açıldı, Prens'in bakışları oraya döndüğünde sabahtan beri beklediği sevgilisini gördü.
"Kıyafet denemesi ne zaman biter?"
"Bitti aslında efendim," dedi terzilerden biri. "Eğer Prens Jisung için tamamsa kıyafetini asacağız."
Jisung hızla başını salladı. "Tamam tamam, uygun benim için. Lütfen çıkaralım artık."
Bezmiş hali diğerlerini güldürdü, Jisung adeta kaçarcasına yanlarından uzaklaşmış ve dakikalar içerisinde kendi kıyafetleri ile geri dönmüştü. Görevliler yavaşça odayı terk ederken en son kişinin de çıkması ile Minho kapıyı kapattı.
"Tanrım," dedi Jisung derin bir nefes vererek. "Sonunda gittiler, hoş geldin kahramanım!"
Kollarını Minho'nun beline sarmış ve yalnız ikisi olmanın verdiği huzurla gülümsemişti. Minho ile olmayı seviyordu fakat Minho ile yalnız olmak her şeyden daha güzeldi onun için. Askerin kolları da boynuna sarıldığında Prens öylece durup sadece saatlerdir çektiği kalabalığın yorgunluğunu atlatmaya çalıştı.
Geri çekildiğinde merakla yüzüne baktı. "İşin neydi ki sabah seni göremeyince merak ettim."
Minho gülümsedi. "Limandan almam gereken bir şeyler vardı, yarın çok meşgul olacaksın diye bugünü bekledim. Tüm gününüzü bana ayırır mısınız Majesteleri?"