11. Bölüm: "Für Elise"
Kral, Kraliçe ve Prens şehir meydanına inmiş arkalarında askerleri ile yürürlerken dükkanlarından çıkan insanlar onlara selam veriyor, meydandaki insanlarla konuşuyorlardı.
Uğradıkları bir esnafın önünde Jisung ellerini birleştirmiş, arkada dururken gözleri ilerideki Minho'nun çalıştığı dükkandaydı. Parmak uçlarında sallanıyor, genellikle insanlara sadece gülümsemekle yetiniyor ve pek diyaloga girmiyordu.
Etrafta gürültü hakimken kapıların açılması ile ilk önce babası çıktı ardından da Minho, gözleri önce şaşkınlıkla kalabalığı anlamak için etrafta dolaşmış ve her şeye nokta koymasını sağlayacak bir şekilde ona bakan Prens ile göz göze gelmişti.
Majesteleri gülüşünü tutmak için ekstra bir çaba harcaladığında Minho ona gülümsemiş ve Jisung'un çabasının boşa gitmesini sağlamıştı. Aralarında belli bir mesafe vardı ama bu birbirlerini görmelerini engellemiyordu.
"Prens Jisung?"
Hızla babasına baktı. "Efendim Majesteleri."
"Almak istediğin bir şey var mı?"
Gülümsedi. "Teşekkür ederim, böyle iyiyim. Lütfen tadını çıkarın."
Babasının ondan dikkatini çekmesi ile vakit kaybetmeden tekrardan odağını ileride duran adama verdiğinde "Şşt," deyip yanına geldi Seungmin Minho'nun. "Ne sırıtıyorsun deli deli?"
Jisung'un gözleri kısıldı, o kimdi diye tanımaya çalışırken Minho arkadaşına bakmış ve "Majesteleri geldi," demişti. Seungmin'in de bakışları Lordun baktığı yöne doğru çevrildiğinde kendilerini izleyen Prens ile göz göze geldi.
Kibarlık maksadında eğilmiş ve geri Minho'ya dönmüştü. "Anladım, aşık gülüşü bu."
"Chan nerede?"
"Ayakkabı tamir ediyordur bir yerde." Kıkırdadı. "Deli ya."
Kendi kendine eğlenip gülmüş, Minho ise sorduğu sorunun cevabını dinlemeden kalabalık ile beraber yürüyen prensi izlemeye devam etmişti. Önlerinde ve arkalarında şövalyelerden duvar vardı adeta, prensin ve genellikle ordunun komutanının üstünde iken bakışlar ikisinin de odağı çok farklı yerlerdeydi.
"Aslında," dedi prens aklına gelen ani fikirle. "İzninizle ben biraz kendi isteğim ile dolaşsam nasıl olur Majesteleri?"
Bu şekilde Minho'nun yanına kaçabilirdi diye düşünüyordu ama beklemediği şey ona bakan Kraliçe'nin bu isteğini nazikçe reddetmesiydi. Yüzündeki gülüş düşerken "Peki," dedi bir adım geri çekilerek.
Minho'nun kaşları çatıldı onun moralinin bozulmasıyla, ne olmuştu da bir anda gözlerindeki parıltılar sönmüş, gülüşü düşmüştü? Sahi Prens, gerçekten Prens olmaktan mutlu muydu? O kuralların içinde nasıl yaşayabiliyordu?