5: acı inkar

277 34 98
                                    

Dedublüman-Belki
Çağan Şengül-Küçüğüm

Jeon Jisoo'dan

Kaskatı kesildiğim o an. Gözlerim irice açılmıştı ve tüm bedenimi bir titreme ele geçirmişti. Tanıdık ses kalbimi öyle hızlandırmıştı  zamanın nasıl aktığını şaşırmıştım adeta. Avucumun içine aldığım yakut yüzüğü sıkıca kavradığımda öfkeli ses mezarlığı yeniden doldurdu. "Sana diyorum! Ne bok yiyorsun?!" Ne tepki vereceğimi bilmediğimde kısa bir hareketlenme işittim. Gözü dönmüş Min Yoongi'nin bana zarar verme ihtimali geldi aklıma ve ona bunu yaşatmak istemediğimden yavaşça kalktım çöktüğüm yerden. Öyle yavaş kalktım ki sanki dakikalar geçmişti.

Başım eğikti. Avuçlarım arasından yüzüğün zinciri sarkıyordu. Min Yoongi bunu gördü ve nefret ile homurdandı. "Seni öldürmemem için bir sebep söyle." Dudaklarından dökülen bu cümle ile gözlerimi yumdum sıkıca ve başımı kaldırıp gözlerimi araladım.

Göz göze geldik.

Dünya durdu.

Min Yoongi yüzüme baktı ben ise elinde bana doğrultmuş olduğu tabanca ile bakıştım bir kaç saniye. Yeniden gözlerimizi birleştirdim.

Gözleri irice açılmış, dudakları aralanmıştı. Baktı, baktı, baktı... Bir anda irkilerek ana döndü. Geriye sendeledi sanki ve elinde ki tabanca yere düştü. Gözleri doldu. Titrek bir nefes döküldü dudaklarından. Gülümsemek istedim ama yapamadım. Gözümden akan yaşlar ile ona bakmaya devam ettim.

"S-s..." Kekeledi ve sustu. Geriye doğru bir adım attı ve yüzünü buruşturdu. "Tanrım... Delirdim..." Sessizce mırıldandığında yanağından bir yaşın düştüğünü gördüm. Acı içinden hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. Tek elini kaldırıp beni gösterdi. Benimle konuşuyor gibiydi ama kendini de ikna etmekti sanki amacı. "Gerçek değilsin sen." Başını iki yana sallayarak inkar etti.

"Yoongi." Adını söyleyebildim yalnızca ve lafımı kesti. "Sus!" Diye bağırdığında mezarlığı sesi doldurmuştu. Gözlerimi yumdum. "Sus! Söyleme adımı! İnanırım burada olduğuna. Ama gerçek değilsin sen. Öldün sen. Kollarımda öldün." Min Yoongi ağlıyordu karşımda. Ağlayarak varlığımı inkar ediyor, öldüğümü haykırıyordu yüzüme. Gözünde yaşlar vardı sesi acı dolduydu.

Sesli ağlayışlarım ile eşlik ettim ona. Eğilip yerden tabancasını aldı hızlıca ve yeniden bana doğrulttu. Elleri hep titrerdi onun, buna alışkındım. Ama şimdi öyle çok titriyordu ki namlunun ucu beni göstermiyordu hiç bir zaman. Hızlı hızlı soluklar alıp veriyordu. "Gerçek değilsin." Diye fısıldadı kendine yine. Duydum ama onu.

İşaret parmağı tetiğe bartırdı hafifçe. Ateş edecek gibi oldu. Basacaktı o tetiğe, kurşun geçip gidecekti ve hayalim kaybolacaktı gözünün önünden. Ölüydüm çünkü ben. Kollarında ölmüştüm.

Yüzünü buruşturdu bir kez daha ve acıyla inleyip silahı indirdi. "Yapamam." Dedi. Tanıdığım en acımasız adam Min Yoongi, bir anneyi, bir babayı, yaşlıyı ve belki de bir çocuğu gözünü kırpmadan öldürecek kadar zalim olan o adam; hayal olduğumu düşünmesine rağmen o tetiğe basamadı. Yenilgi ile indirdi silahı ve karşımda ağlamaya devam etti.

"Yoongi-" Demeye çalıştım bir kez daha ama bu sefer daha yüksek bir sesle bağırdı. "Sus!" Şakağına vurdu bir kaç kere. Öyle sert vurdu ki bu canımı yaktı ve daha çok ağladım. "Sikeyim sus! Çık kafamdan!" Daha çok delirsin istemedim ve sustum. Bir kaç saniye soluklandı. Bir kez daha bakmadı bana ve sarsak bir adım ile arkasını döndü. Titreyen elinde ki tabancası ile yalpalayarak uzaklaştı yanımdan.

black swans, twoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin