29: acılarla yüzleşme

148 20 61
                                    

Balmorhea-Remembrance
Guns N'Roses-This I Love

2 Ay Sonra

Jeon Jisoo'dan

Gözlerimi kulaklarıma dolan piyano sesi ile aralamıştım. Bu elbette Yoongi'ydi. Bir kaç gün önce hiç kullanmadığımız çatı katına getirmişti bu piyanoyu. Çünkü evden çıkmıyordu.

İki ay içerisinde yaralarımız sarılır sanmıştık. Ama aslında öyle olmayacağını fark etmiştik. Olaylar tazeyken her şeyi içimize atmamız, hiç bir şey yaşanmamış gibi davranmamız bize sert bir geri dönüş yapmıştı.

Zorla dalınan uykularla savaşıyordum. Yoongi'nin ise günde en fazla beş saat uyuduğunu görüyordum. Uyumadığı zamanlar evin her hangi bir köşesinde oturuyor ve boşluğu izleyerek alkol içiyordu. Çok fazla iletişim kurmuyorduk. Eğer kurarsak acılar ile yüzleşmekten korkuyorduk.

Evden dışarı bir kaç kez çıkmış olmalıydık. Çocuklar ise bizi pek ziyarete gelmiyordu çünkü soğukluğumuzu farkındaydılar. Beni uykumdan uyandıran bu piyano sesleri ise... Gözlerimi doldurmuştu bile. Daha önce duyduğum bir şarkıya falan ait değildi. Bu yüzden Yoongi'nin kendi bestesi olduğunu fark etmem kısa sürmüştü.

Yataktan doğruldum yavaşça ve odadan çıkıp çatının merdivenlerine yöneldim. Her adımda sesi artan piyano ile sessizce çatının kapısında dikildim. İnsanı hüzne boğan notalar kalbime bir ağırlık çökmesine neden olmuştu.

Yoongi'nin sırtı dönüktü bana. Görmüyordu ve çok şükür duymamıştı da geldiğimi. Sessizliğimi korudum ve dinledim yalnızca.

Yoongi'yi tanıyamıyordum. Çok farklı davranıyordu ve hiç böyle birine dönüşeceğini düşünmezdim. O gün yaşananlar için kendi öyle bir suçluyordu ki tamamen kapanmıştı sanki. Depresyona girdiğini düşünüyordum. Ya da depresyonun eşiğinde olduğunu. Bu yüzden gözlerim hep üzerindeydi. Devamlı onu kontrol ediyordum. Beni korkutuyordu bu halleri.

Ben ise onun aksine bir tık daha iyiydim. Yaşananları silmeye çalışıyordum. Her gün yeniden. Yoongi ile her karşılaştığımda ise itinayla yeniden hatırlıyordum.

Notalarda gizlenmiş olan acıları ve pişmanlıkları duydum. Bu beste onun duygularıydı. İçini bu şekilde döküyordu. Kendisi konuşmuyordu, sanatının onun yerine konuşmasını sağlıyordu. Bunun bilinci canımı yaktı. Yere çöktüm yavaşça ve sırtımı duvara dayadım. Ağlamaya başladım yine.

Sessiz kalmak adına çabaladım ama dudaklarımdan bir iç çekiş kaçtı. Bu da Yoongi'nin beni fark etmesini sağladı. Yeni notaya giden parmağı havada kaldığında arkasını dönmüş ve beni görmüştü. Yerinden ayaklanırken mırıldandı. "Üzgünüm. Uyandırmak istememiştim." Konuşmasında ki hafif tuhaflık çakır keyif olduğunu gösteriyordu. Zaten odada ki viski kokusu da gayet netti.

Yanıma adımladığında başımı eğip hızla yanağımda ki ıslaklıkları silmiştim. O da yere çöktü benim gibi ve başımı kaldırdım. Gözgöze geldiğimizde "Sorun değil." Diye mırıldanmıştım. Ellerimizi birleştirdim. "Neden hiç uyumuyorsun?" Sorum ile yutkundu derince. Gözlerini kaçırdı kısa bir süre. "Uyuyamıyorum." Diye yanıtladı sonra beni.

"Neden uyuyamıyorsun? Dalmakta mı zorlanıyorsun yoksa kabus falan mı görüyorsun?" Derin bir nefes verip mırıldandı. "Boşver Jisoo. Uyuyamıyorum işte." Ayağa kalkmak için hamle yaptı ama hızla kollarından tutup aşağı çektim. Yeniden gözgöze geldiğimizde kaşları çatılmıştı. "Ne kaçıyorsun benden? Niye susuyorsun? Niye böylesin Yoongi?" Sıraladım sorularımı ama bir kez daha sessiz kaldı. "Konuşsana! Döksene içini bana!" Bağırmıştım bir anda. Yükselen sesim ile onun da yükselmesi kaçınılmaz oldu.

black swans, twoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin