2: çoktan ölmüş biri

321 37 95
                                    

Pinhani, Kalben-İyi Değilim Ben
Mabel Matiz-Fırtınadayım

Min Lalisa'dan

"Abim akıl hastanesinden çıkıyor ve ben bunu haberlerden öğreniyorum! Şaka gibi resmen!" Oldukça öfkeliydim çünkü Yoongi bir haltlar karıştırıyordu. Adım gibi emindim buna. Şu an karşısına geçmiş öfke ile ona söyleniyordum ama elbette umrunda değildi.

Haberlerde onu görmem ile Tayland'dan bir hızla gelmiştim buraya. Kimin umrundaydı? Hiç kimsenin! Zaten beni sinirlendiren de buydu. İki yılın ardından karşısına çıkmıştım kalkıp sarılmamıştı bile. Sanki işinde bir ruh yokmuşçasına boş boş bakıyordu herkese ve her şeye. Bu durumda hiç hayra alamet değildi.

"Beni kâale alır mısın?" Sesimi yükselttiğimde bakışları beni buldu ve derin bir nefes verip konuştu. "Ne dememi bekliyorsun Lalisa? Oradan çıktım ve şimdi dışardayım işte. Sana da haber vermedim çünkü haberin seni bulacağını biliyordum. Bağırıp durma karşımda." Kaşlarımı kaldırdım alayla. Basit basit anlatıyordu ama ben az sonra onun üzerine atlayabilirdim.

"Ne boklar karıştıracağını dökül o zaman Yoongi. Çünkü beni korkutuyorsun." Dürüstçe dediklerim sonrası yeniden susmuştu. Öylece yüzüme baktığında korkmakta haklı olduğumu anladım. Başımı hafifçe iki yana sallarken sessizce mırıldandım. "Seni kaybetmeme izin verme Yoongi." Kendini zaten kaybettiği açıktı ve bu şekilde kendini öldürmesi kaçınılmazdı.

"Abin olan Min Yoongi'yi çoktan kaybettin Lalisa. Şu an karşında ki adam bir amaç uğruna burada, onu tamamladıktan sonra gidecek." Kalbim acıyla kasıldığında gözlerim dolmuştu. "Ben senin için nasıl bu kadar önemsiz oldum?" Sessizce sorduğum soru sonrası yine boş bakışlarını sundu bana. Ama ardından oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Bir baba, bir abi, bir kahraman sıcaklığı veren parmakları kollarımı tuttu yavaşça. Başını bana doğru eğdi ve kaşlarını kaldırıp dolu gözlerime baktı. "Sen benim en değerlimsin güzel kardeşim. Sen benim her şeyimsin, şu koca dünyadan daha önemlisin. Ama bunlar yetmiyor Lili'm. Bazen hiç bir şey yetmez işte. Üzgünüm." Gözlerimin içine bakarak anlayışla kurmaya çalıştığı cümlelerin ne kadar ruhsuz olduğunu farkında değildi. Bu göz yaşlarımı hızlandırdığında hızla sarıldım ona. Kollarımı sıkıca beline dolayıp başımı göğsüne gömmüş ve gözlerimi yummuştum.

Onunla en son ne zaman bu şekilde sarılmıştım bilmiyorum ama sanki kalbim güvenle dolmuştu. Bir kaç saniye beklesede sonunda o da bana sarıldı sıkıca. Saçlarım arasına bir öpücük bıraktı hatta. "Eğer sen gidersen, benden de geriye bir şey kalmaz abi." Dediğimi net bir şekilde duydu ama cevap vermedi. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu, zaten ne dese faydasızdı. Belli etmesem de Yoongi benim için her şey demekti.

Bu anı bölen oturma odasına bağıran Jungkook'tu. "Tanrım Holly! Oraya işeyemezsin, hayır!" Dehşet dolu bağırışı beni güldürürken Yoongi'den ayrılmış ve geri çekilip gözlerine bakmıştım. "Holly'i özlediğine eminim." Yoongi'nin gözleri ışıldar gibi oldu ama aslında bu benim hayalimden ibaretti. "Özlemez olur muyum?" Yanımdan geçip odadan çıktığında bende peşinden ilerlemiştim. Merdivenleri inip salona indiğimde Yoongi onun adını söylemiş ve hemen ardından da evi Holly'nin bağırışları doldurmuştu.

Büyük bir heyecanla onun üzerine atlıyor ve asla yerinde duymuyordu. Uzun dakikalar hasret gidermişlerdi ve sonunda sakinleşebildiklerinde Yoongi evden gitmişti.

Jungkook ile koltukta oturuyorduk ve en sonunda konuşmayı o başlatmıştı. "Abin neler planlıyor?" Cevabını bilmediğim için omuz silkip derin bir nefes verdim ve bildiğim tek şeyi söyledim. "Neler planlıyor bilmiyorum ama işin sonunda öleceğini net bir şekilde söyledi." Omzumu sıvazladı içimi rahatlatmak istercesine. Kardeş acısını biliyordu ve bu acıyı benim yaşamamı kesinlikle istemiyordu eminim.

black swans, twoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin