18: ilk müvekkil

132 19 91
                                    

Can Ozan-Toprak Yağmura
Taylor Swift-Lover

Min Yoongi'den

Liman işini birinin üstüne atmıştım ve polisten kurtulmuştum. Kyunbin işini halletmek ise zor olmuştu. Ama bir dahaki ticaretini ücretsiz yapacağımı söylediğimde kabul etmişti. Yani maddi bir zararım vardı. Çok yüksek olmasa da canımı sıkıyordu. Ve tabi ki itibarım... Yıllardır hiç yaşamamıştım böyle bir şey ve şimdi aptalların arkamdan konuşacağına emindim. Yine de zaten hepsinin hesabını soracağım için rahattım.

Kısa bir süre önce eve gelmiştim ve oturma odasında oturmuş boş boş duvarı izliyordum. Bu bir şeyler düşünmemi sağladığı için de canım sıkılmıyordu.

Yaklaşık yarım saat önce Seokjin, avm'den çıktıkları mesajını atmıştı ve açılan kapıda gelmiş olduklarını gösteriyordu. Muhtemelen Jisoo ayakkabılarını çıkartırken adımı bağırdı. "Yoongi!" Kaşlarım çatılmıştı ama sesinde ki heyecan güzel bir şeyler olduğunu ele veriyordu. İçeriye doğru koşturmaya başladığında adımı tekrarlamaya da devam ediyordu. "Yoongi, Yoongi, Yoongi!" Bu haline sırıttığımda görüş açıma girmişti. Üzerinde ki çiçekli elbisesi ve fiziği ile muhteşem gözüküyordu. Onu dikkatle süzdüğüm sırada yanımda bitmiş ve yırtmaç olan dizini koltuğa yaslayarak boynuma sarılmıştı. "Ne oldu?" Diye sordum sonunda.

Geri çekilip parıldayan gözlerini gözlerime diktiğinde bende güzel dudaklarına bakmamak için savaş veriyordum. "Bir müvekkilim var artık." Söylediği şey ile kaşlarım kalkmıştı. Bir müvekkili vardı zaten?

Onu belinden tutarak kucağıma çektiğimde yan bir şekilde oturmuştu. "Bir müvekkilin zaten vardı ve şu an kucağında oturuyorsun." Söylediğim şey onu güldürürken gözlerini de devirmişti. Bende gülümsedim ve alayı bir kenara bırakıp sordum. "Kimmiş? Adı falan ne? Nerden duymuş seni?" Sorularımı sıraladığımda kaşlarını çatmış ve cevap vermişti. "Tabelayı görmüş ve aramış ama heyecandan adını sormayı unuttum. Yarın iki de büroya gelicek, görüşceğiz."

"Bende gelirim seninle." Söylediğim şey ile azarlarcasına karşılık verdi. "Saçmalama Yoongi." Gözlerimi net bir şekilde gözlerine diktim ve kaşlarımı kaldırdım. "Bende geliyorum ve konu kapandı." Netliğim yüzünden derin bir nefes verdiğinde onu da kucaklayıp ayağa kalkmıştım.

Ufak bir çığlıkla hızla boynuma tutunduğunda merdivenlere yürümeye başladım. "Senin şu planlar vardı, onları konuşalım." Söylediğim şey onu güldürmüştü. "Daha akşam olmadı!" Diye karşılık verdiğinde omuzlarımı silktim.

🦢

Jeon Jisoo'dan

Sabah ufak bir heyecanla uyanmış ve yemeğimi yedikten sonra doğruca dolabın önüne geçmiştim. Bugün gerçek bir avukat gibi giyinmeliydim. Bu yüzden uzandığım askılıkta ki kıyafet bir takımdı.

Beyaz pantolon ve üstten oluşan takımı elime almış ve detaylıca incelemiştim. Beyaz da bir ceket aldığımda çanta ve ayakkabıyı siyah tercih etmiştim. Onları hızlıca üzerime giyip saçlarımı da yarım topuz yaptığımda yine yüzüme hafif bir makyaj seçmiştim.

Aşağı kata indiğimde koltukta oturan Yoongi ayaklanmış ve kısaca beni süzmüştü. "Takım elbisenin sana daha çok yakışması hoşuma gitmiyor. Yanında sönük kalıyorum." Dediği şey beni güldürmüştü. Başımı itiraz edercesine iki yana salladım. "İnan öyle bir şey olmuyor." Kesinlikle olmuyordu. Çünkü Min Yoongi o jilet gibi takımlarını üzerine çektiğinde dünyanın en seksi ve en güçlü adamına dönüşüyordu. İnsanı kendine hayran bırakıyordu. Ve bunu farkında olduğuna emindim.

black swans, twoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin