24: deneme kabini

138 24 50
                                    

(İki gün arayla bölüm atıp durdum, önce ki bölümü atlamayın. Yorum diye bir şey yok zaten ama ben bunun konuşmasını yapmaktan yorulsam da kimse hayalet olmaktan yorulmadı. Canınız sağolsun, zaten finale de adım adımız diye sessizce atıyorum bölümleri😊)

Jeon Jisoo'dan

Sabah ilk duruşmama girmiştim ve fena geçmemişti. Yalnızca karşı taraf şartları kabul etmemiş ve bu yüzden dava bir ay sonrasına ertelenmişti.

Bunun ardından bir alışveriş merkezine atmıştım kendimi. Yoongi ile evlenecektik ve bunun gecikmesini istemiyordum. Büyük bir düğün olmayacaktı bu yüzden sade bir gelinlik arıyordu gözlerim. Tek başımaydım, yalnızca yanımda ki korumalarım vardı. Beni yakından takip etmek dışında bir şey yapmıyorlardı.

Bir kaç askıyı elime doluşturup kabinlere girdim ve sırayla denemeye başladım. Aynada hepsi ile de resimler çekinmiştim. Bunlara daha detaylı bakıp içime en sinene göre hareket edecektim. Üzerimde ki sonuncuydu ve onunda resmini çekecekken telefonum çalmaya başladı. Duruşmaya girerken sessize almış ve açmayı da unutmuştum. Sessizce ekranda beliren numaraya baktım bir kaç saniye ve hemen ardından yeni bir müvekkil olabileceğini düşünerek yanıtladım. "Alo?" Sessiz bir şekilde cevap vermeye çalışmıştım. Diğer kabinde ki insanların konuşmamı duymasına pek gerek yoktu.

"Bence bundan bir önce ki daha çok yakışmıştı." Karşıdan duyduğum yabancı ses ve kurduğu cümle ile kaşlarım çatıldı ve hareket etmeyi kestim. "N-ne?" Kekeleyen dilimden dökülen sorum ile bir nefes işittim. "Diyorum ki en iyisi bir öncekiydi. İnce askılı ve tüllü olan. Boynunu ortaya çıkardı ve boyunu da uzun göstermişti. Tabi sen bilirsin..." Nefesim titrerken irileşen gözlerimi kabinin içini aramaya başladı. "Aynanın köşesine bak avukat." Dediğini yaptım ve oraya çevirdim gözlerimi. Nokta denebilecek kadar küçük bir lens vardı. Sikeyim!

Hızlıca kabinin kapısına gitti elim. Seokjin'e haber vermeliydim. "Sakın!" Diye ikaz etti telefonun diğer ucunda ki ses. İstemsizce yerime sabitlendim. Susmaya devam ediyordum. "Sana bir fotoğraf atıyorum avukat. Önce ona bak." Gözlerimi yumup derince yutkundum ve telefonum titrediğinde resime bakmak için kulağımdan ayırdım. Başka bir numaradan gelmişti fotoğraf. Titreyen parmaklarım ile fotoğrafa tıkladığımda Jungkook'un bir fotoğrafı ile karşılaşmıştım.

Bir kafede oturuyordu. Karşısında Taehyung vardı ve yemek yiyorlardı. Gözlerimi yumup telefonu yeniden kulağıma dayadım ve öfkeyle mırıldandım. "Bu fotoğrafın yeni olduğu ne malum? Hem ne yapacaksın? Bu kabinden çıkıp korumalarıma seni şikayet edersem insan içinde öldürecek misin onu?"

"Denemek ister misin?" Hızlıca ve eğlendiğini belli eden bir sesle sormuştu bunu. Durdum ve düşündüm. Aklımı toparlamaya ve neyin içine düştüğümü anlamaya çalıştım. Gözlerimi araladım sakince. Kameraya doğru döndüm ve gözlerinin içine bakıyormuş gibi o minik lense odaklandım.

Yoongi'ye güvenecektim. Jungkook'u riske atmayacaktım. Kimlerin elinden kurtulmuştuk ve bunu da atlatacaktık.

"Ne istiyorsun?" Sorusu döküldü bu yüzden dudaklarımdan. Eminim keyiflendi ve gülümsedi. "Bundan önce denediğin elbiseyi de al ve kimseye bir şey belli etmeden çık oradan. Alışveriş merkezinden çıktıktan sonra bir benzinlikte durdur arabayı. Lavaboya gidip elbiseyi giy. Çıktığında seni adamlarım karşılayacak ve yanıma geleceksin. Salakça bir şey yapmaya kalkma sen ve kardeşini her daim izliyor olacağım." Tane tane dediklerini dinlemiş ve cevap vermeden kapatmıştım telefonu.

black swans, twoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin