25: plansız olaylar

137 18 67
                                    

Min Yoongi'den

Lalisa benim önüme viski kendi önüne ise bir bitki çayı koymuştu. Bahçede ki küçük masada karşılıklı oturuyorduk. Buraya tam olarak neden geldiğimi anlamak için kıstığı gözlerini bana dikmişti.

"Eee?" Dedi en sonunda. "Nereden esti yanıma gelmek?" Önümde ki viskiden büyük bir yudum almış ve rahat bir şekilde oturuşumu düzeltmiştim. "Lalisa..." Diye giriş yaptığımda kaşlarını kaldırdı ilgiyle. Tanrım böyle konulara girmekte ve konuşmakta berbattım kesinlikle.

"Hamile olduğunu söylediğin gün, fark etmeden seni kıracak şeyler söyledim. Amacım bu değildi." Yüz hatları gevşediğinde ciddiyeti gitmiş ve bir şaşkınlık yerleşmişti gözlerine. "Biliyorsun bazen duygusuzca konuşuyorum. Yine de bir çocuğun olacağı için sevindim Lali. Ve bir yeğenim olduğunda nasıl hissedeceğimi merak ediyorum. Ama korunacak bir kişinin daha olması... Bu beni düşündürüyor. Anlıyorsun değil mi? Beni ezbere biliyorsun sen. Anlamalısın." Gözlerine beklenti ile baktım. Ama onları benden kaçırıp başını salladı yavaşça. Anladığını belirtti. Ardından derince yutkunup yeniden bana döndü.

"Ben?" Dedi bir anda sorarcasına. Kaşlarım çatıldı hafifçe. "Sen ne?" Diyerek bunu açmasını istedim.

"Ben neyim senin için?" Sesi titremişti soruyu sorarken. Beni ise çok fazla şaşırtmıştı. Sırtımı yasladığım sandalyeden ayırdım ve başımı hafifçe yana yatırdım. "Bu ne demek Lisa? Biliyorsun. Sen benim tek ailemsin. Bu hayatta en çok değer verdiğim kişisin. Senin kılına zarar gelse dünyayı yakarım. Biliyorsun bunları. Tanrım..." O kadar şaşırmıştım ki ne diyeceğimi bile tam olarak kestirememiştim. Kendini benim gözümde tam olarak ne kadar değersizleştirmişti bu kız?

Oturduğum yerden kalkıp karşısına geçtim ve eğilerek baktım gözlerine. Yüzünü avuçlarım içerisine alıp elmacık kemiğini okşadığımda gözleri dolmuştu. Bu yüzden bir kez daha kaçırdı onları benden.

"Benim öylesine dediğim ya da yaptığım şeyler yüzünden kendini önemsizleştirme. Ne olursa olsun benim kız kardeşimsin sen Lalis. Beni o akıl hastanesine tıktın ama yine de kız kardeşimsin. Yarın gel sırtımdan vur beni, ben yine kızmam sana. Yine her şeyden korurum seni. Duydun mu?"

Gözlerini kırpıştırdı ve başını salladı yine yavaşça. Yaklaşıp alnını öptüm ve geri çekildikten sonra masanın üzerinde ki bardaktan kalan viskimi diktim. Bardağı geri bırakırken Lisa'ya bakıp son kez mırıldanmıştım. "İçersin falan diye dikledim senin yüzünden görüyor musun? Jisoo kızıcak şimdi bana." Bu dediğim ile küçük de olsa bir tebessüm edebilmişti. "Eve geçmem gerek. Haftasonu birlikte güzel bir yemek yeriz tamam mı?"

"Yeriz." Diyerek onayladı beni ve aldığım onay ile içime derin bir nefes çekip evden çıkıp kapının önünde beni bekleyen arabama bindim. Şoför evin yolunu tuttuğunda bu konuşma ile sırtımda ki yüklerden biri kalkmıştı en azından.

Tabi daha geride Jisoo vardı ve asıl mesele de oydu. Onu nasıl iyileştirecektim, bu paranoyasından nasıl kurtaracaktım hiç bir fikrim yoktu açıkçası.

Eve geldiğimizde bahçeye giren arabadan inmiş ve gözlerimi etrafta gezdirmiştim. Görünürde ne Seokjin ne de kullandığı araba vardı. Bu yüzden oturmuş çayını yudumlayan Jimin'e yöneldim. Yanına yaklaşırken bakışları beni bulmuştu ve bende bu sırada sormuştum. "Jisoo gelmedi mi?" Başını iki yana salladı yalnızca. Güneşten dolayı gözlerini kısmıştı hafifçe. "Gelir ya yakında. Arasana." İçimde huzursuzluk belirdi ve telefonumu elime aldıktan sonra rehberden adını tuşladım. Telefon çalmaya başladığı sırada her şey çok hızlı gelişmişti.

black swans, twoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin