13: kan, ter ve gözyaşı

181 22 63
                                    

BTS-Blood Sweat & Tears
Göksel-Yalnız Kuş

Min Yoongi'den

Jisoo masanın altında ki silahı hatırlamış ve anında bunun için harekete geçmişti. Ondan beklemediğim bir şekilde adamlardan ikisini çoktan vurmuş ve odayı sakinleştirmek adına silahı kafasına dayamıştı.

Ama yeterli değildi bu odada 10'a yakın adam daha vardı. Ve benim yakınımda duran bir Chang şerefsizi.

Yine de keyifli bir gülüş kaçtı dudaklarımdan. Çünkü durum berabereydi artık. Ama canım çok fazla yanıyordu ve kan kaybedip duruyordum.

"Jisoo... yine deliliklerin başladı." Chang sinirle mırıldandığında benim gözlerim etrafta gezinip bir şeyler arıyordu. Öncelikle elimde ki ipi çözmem gerekiyordu. Salonda dönen konuşmanın dikkat dağınıklığını fırsat olarak görüp bedenimi biraz daha duvara yaklaştırmış ve süpürgeliği bulan parmaklarım ile sert bir şekilde tutup duvardan ayırmaya çalışmıştım onu. "Beni delirten sensin Chang. Benim damarıma bastığında daha önce de ne olduğunu görmüştün." Diye öfkeyke konuşmuştu bu sırada Jisoo. Süpürgelik küçük bir sesle duvardan söküldüğünde hızlıca halatı ona dayamış ve ellerimi hızla hareket ettirmeye başlamıştım.

Chang beni bir miktarda olsa kapatıyordu bu yüzden görüşlerinde değildim. Derin bir nefes verdi bu sırada Chang. "Bak zaten kendini vurduğun an ikisinin de işi bitecek. Vaz geç şu saçmalıktan. Çıkıp gidelim evden. Bir ambulans ararız hiç olmadı. Böyle yaparsan uçağı kaçıracağız Jisoo." Saçmalamaya devam ediyordu ve bu kesinlikle benim işimi kolaylaştırıyordu.

"Sikerim uçağını Chang." Jisoo aniden bağırdığında yine yüzüme bir sırıtma yayılmıştı. Onun vahşi halleri en çekici şeydi. "Yoongi'ye dokunduğunda başına ne geleceğini söylemiştim. Bu gece öleceğiz."

Tam bu sırada elimde ki halatlar da kopmuştu. Sırıtışım daha da büyüdü. Canım deli gibi acıyordu ve gözlerimi açık tutmak bile zordu. Alnımdan akan soğuk terler vardı ve biliyorum ki bembeyaz kesilmiştim. Ama bunların hiç biri bana engel olmuyordu. Jisoo'ya baktım ve kısa bir süre gözlerimiz kesişti. "Bağır." Dudaklarımın kısa hareketini anında anlamış ve yeniden Chang'a dönmüştü.

"Seni adi şerefsiz!" Diye yüksek bir bağırtıyla başladı cümlelerine. "İğrenç herif! Köpekten ne istedin söylesene!" Evi dolduran bağırtıları esnasında çoktan ellerim ile yerden destek alarak dikleşmiştim. Yüzümü buruşturmuş kendimi sıkıca tutuyordum inlememek için. Jisoo'nun bağırtılarının sakladığı küçük bir gürültü ile aniden ayaklanmış ve hemen ilerimde ki Chang'ın arkasına geçerken onun elini de sıkıca tutmuş ve kendi tuttuğu silahın namlusunu onun çenesinin altına getirmiştim. Parmağım namlunun üzerindeydi ve kolunu hareket ettirmesini engellemek için tüm gücümü kullanıyordum.

Sırtımı duvara verip kendimi tamamen Chang'ın arkasına saklamıştım ve yalnızca omzunun üzerinden adamlarına bakıyordum. "Hepiniz..." Diyerek duraksadım çünkü karnımda ki tarifsiz acı nefesimi kesmişti. Derince yutkundum yine de ve devam ettim. "Silahlarınızı bırakın, yoksa öldürürüm." Tehdidim salonda ki bütün adamların kulağına dolduğunda hepsi bana doğrultmuş oldukları tabancaları ile birbirilerine ve Chang'a bakıyordu.

Jisoo ise derin derin nefesler alırken namluyu kendi şakağından çekmemekte kararlıydı. "Şu aptallara emir ver bıraksınlar silahlarını. Boş yere ölüceksin yoksa."

black swans, twoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin