* Bölüm tetikleyici öğeler içermektedir.
Göze alarak okunmasını tavsiye ediyorumKurtarmak.
Daha büyük ve başka bir şeyler yapmak.Ateş iki gün sonra ne yapacağını bulmuştu. En azından bulduğunu umuyordu. Uzaktan baktığı dükkana karşı sesli bir nefes bıraktığında hiç düşünmeden içeri girmişti. Bunu yapmak zorundaydı. Onun için her şeyi denemesi gerekiyordu. Bu Gece'nin hoşuna gitsin ya da gitmesin bir şey yapması gerekiyordu. Bu yüzden kuzeninin dükkanına, çare bulmak için gelmişti. Kuzeninin onu bekliyormuş gibi karşılamasına takılmamış, hızlıca önceden konuştukları gibi arka tarafa geçmişti. Arka tarafta onları bir kadın bekliyordu. Bu konuda tecrübeli, yardım edebilecek(?) bir kadın. Aklına gelen son ve tek çaresi olan kadın.
Geçtiği andan itibaren yaklaşık bir saattir dinlediği kadın onun bulabildiği tek çaresiydi. Kadın konuştu ve konuştu. Bir sürü şey anlattı. Duymaktan hiç hoşlanmadığı bir sürü şey anlattı ve Ateş'in tüm bunlara karşılık sürekli dediği tek bir şey vardı;
"Beni asla affetmeyecek."
Sürekli bunu tekrarlıyordu. Elindeki küçük taşa bakarken gözleri durgunlaştı. Mor taşı kuzenine verip arkasına bir iğne yerleştirmesine izin verdi. Şimdi bakışları ellerine inmişti.
"O şey artık kardeşi değil Ateş. Gece'nin yaşamasını istediğini biliyorum. Yaşadığı sürece seni affedip affetmemesinin önemi olmamalı. O şu an gerçekleri görebilecek durumda değil fedakarlık yapmalısın."
Ellerindeki bakışlar anında korkuyla kıza geri döndüğünde başı belli belirsiz sallanmıştı. Bunu düşünmüştü. Sonunda ne olursa olsun Gece'yi yaşatmalı, göz göre göre solup gitmesine izin vermemeliydi. En azından denemeliydi.
Kuzeni ve bu işlerden anladığını iddia ettikleri tuhaf giyimli kadın ona yeniden anlattı.
Kadın anlatabilmek için Ateş'in elini tutmuştu. Elini nasırlı avuçlarına aldığı an mavi göz renginin normal halinden birkaç ton daha açıldığını, adeta camlaştığını çok rahat söyleyebilirdi. Kadının ilk söylediği şey Gece ile Gündüz'ün ruhlarının bağlantılı olduğuydu. Yani evet, Gece kesinlikle bir şizofren değildi ve yıllarca doğmamış kardeşiyle birlikte yaşamaya çalışmıştı. Kadın onlardan bahsederken çiftler diyordu. Diğer bütün çiftlerde olduğu gibi ikisinin kaderinin arkasında başka bir üzüntü ve lanetin olduğunu vurgulamıştı. Diğer bütün çiftler... Kadın aynı buna benzer bir sürü insan ile karşılaştığını anlattığında Ateş'in soluğu kesilmişti. Kim bilir etrafındaki kaç insan başkalarının göremediği bir ruh ile beraber yaşıyordu. Kadın en iyi(?) senaryoda çiftlerin birlikte sonsuza kadar arafta kaldığını, en kötüsünde ise mutlaka gözükmeyenin yaşayabilme umuduyla kendi şeytanlarıyla anlaşma yaparak diğerinin bedenini ele geçirdiğini anlatmıştı. Kuzeninin bahsettiği Gece, kadın için maalesef ki son senaryonun belirtilerini gösteriyordu. Bu da demek oluyordu ki Gündüz istemeden ya da isteyerek kötü tarafa bulaşmıştı.
Çiftlerin ikisi için birden mutlu son yoktu.
Ateş elbette sebebini sordu. Neden Tanrı onları böyle yaratmıştı? Buna nasıl izin vermişti?
Kadının cevabı ise basitti.
"Bazen bir büyü buna sebep olabilirken bazen sadece kırık bir kalp yeterli olabilir." Demişti. "Çiftler bu hayatta olmak zorunda, tüm acı sadece bir bahane. Her yaratılan kusursuz olamaz. Bazılarının sınandığı nokta bu."
Mor taşın altında, en derin tabakasında kadının özenle yazdığı farklı dillerde gözükmeyecek kadar küçük yazılar mevcuttu. Bir kolye gibi görünüyordu fakat değildi. Yaşayanı ruhtan kurtarmak için gerekli olan bir aracıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my brother
Teen Fiction"Ancak bu şekilde çözülebilir kardeşim. Birimiz varsak diğeri yok." Homofobik olmayan, herkesin eşit haklara sahip olduğu güzel bir dünyada geçmektedir.