not evil, just hurt.
Tabağımdaki bezelyeleri pilavımdan ayırmaya çalışıyorken annem alev alacakmış gibi bana bakıyordu. Babam gergin ortamı yumuşatmak için yorucu geçen iş gününden bahsediyordu ama ikimiz de onu dinlemiyorduk.
Ebeveynlerim yediğim yumruktan sonra haklı olarak bir açıklama istemişti. Endişeli anneme söylediğim tek şey ise biriyle itiştiğim oldu.
Tabi bu onu daha beter delirtti.
Çenemdeki morluk sinirlerini fena bozuyor olmalıydı. Eminim şu an acıdan kıvrandığımı falan düşünüyordu ancak gerçek öyle değildi.
Vücudumda ağrıyan en son yerim çenemdi.
Ateş bizi tuvalette bıraktıktan sonra bedenime art arda on büyük dalga vurdu. Her biri diğerinden daha büyük olan on dalga.
Gündüz yine kendini kapatmıştı ve bu sefer daha farklı gözüküyordu. Sanki daha karanlıktı. Ateş'in kurduğu cümleye üzüldüğü için bütün kötü enerjisini toplamıştı. Ve topladığı bu kötü enerji tek bir yerde yoğunlaşıyordu, benim beynimde. O tuvaletten çıktığımdan beri Araplar sağ lobumun tam ortasına yeni bir rezidans dikiyordu.
"Başka gününü anlatmak isteyen var mı?" Babam bardağıma su koyuyorken neşeli çıkmaya zorladığı sesiyle konuşmuştu.
"Gece bize gününden bahsedebilir. İster misin oğlum?"
Tuttuğum soluğumu bıraktığımda annemin kinayeli sorusunu başımı iki yana sallayarak reddettim.
"Tamam o zaman ben birazcık daha konuşayı-"
"Hayır Hazer! Gece konuşacak."
"Konuşmayacağım."
"Bu da ne demek? Biri seni dövüyor ve sen bize hiçbir şey anlatmayacağını mı söylüyorsun?"
"Abartmaya gerek yok. Dediğim gibi sadece biraz itiştik."
Saniyelik olarak annemin yüzüne baktığımda sinirle saçlarını çekiştirdiğini gördüm. Babamın ona da doldurduğu suyu alıp başına dikti.
"Rehberliğinle konuşacağım. Sözde artık daha hassas olacaklardı, hepimize söz vermişlerdi!"
Anneme okulla konuşmamasını söylemedim. Çünkü söyleseydim bile beni dinlemezdi. Sadece susup bezelyeleri ayıklama işlemine devam ettim. Normalde bezelye severdim, hatta çok severdim ama bugünlük canım istemiyordu.
"O gencecik kızın intihar etmesinin üstünden daha bir ay bile geçmedi. Onların anladığı hassasiyet bu mu? Oğlum eve çenesi mor geliyor, okula bile çağrılmıyorum çünkü müdürün haberi yok."
Bağırtıya karşı başım eğikti ve sadece bezelyelere odaklıydım. Babam yine annemi sakinleştirmeye çalışıyordu. Elini tutup sakin olmasını fısıldadı ancak fayda etmedi.
"Seninle tekrar uğraşıyorlar değil mi? Eskisi gibi tekrar uğraşıyorlar."
Beynimdeki zonklama yüzünden alnımı ovuşturdum. Bunu yaparken bile bezelyeleri karıştırmayı kesmemiştim.
"Onları mahvedeceğim."
Beş saniye kadar gözlerimi kapattım ama sonrasında hemen geri açtım.
"Neden? Nedenini hiç anlamıyorum, neden seninle uğraşıyorlardı?"
Annemin çaresiz sesi kalbimi ortadan ikiye ayıracak kadar kuvvetli bir acıya sebep olmuştu.
Ateş'in formunda olduğu dönemlerde eve bazen saçımdan akan çöp sularıyla ya da yemek artıklarıyla dönerdim. Bana hiç vurmadı ancak yere, dolaba itildiğimden dolayı çoğu yerim morarırdı. Zorbalığın mental olduğu kadar maddi zararları da vardı. Örneğin neredeyse her hafta yeni bir pantolon almak zorunda kalırdık çünkü arka ceplerini keserlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my brother
Teen Fiction"Ancak bu şekilde çözülebilir kardeşim. Birimiz varsak diğeri yok." Homofobik olmayan, herkesin eşit haklara sahip olduğu güzel bir dünyada geçmektedir.