easy snowman.
Seans sonrası eve dönerken hâlâ aklımda Atlas vardı. Omzunda ağladığım dakikalar tarif edemeyeceğim kadar iyi gelmişti.
Rahatlamıştım.
Yanımda yürüttüğüm bisikletin direksiyonunu daha sıkı tutup hafifçe gülümsedim. Seanslar için ilk başta düşündüğüm gibi negatif değildim. Bana gerçekten yardımcı olduklarında artık tereddütüm yoktu. Bu aydınlanmada psikolog seçiminin de etkisi vardı tabi. Kardeşim eskiden sadece kafayı bulduğumda silinirdi ancak şimdi Atlas Bey o eşsiz ses tonuyla her konuştuğunda da hissedilirliği azalıyordu.
Benim için muazzam bir gelişme.
"Gece."
Basit bir hm sesi çıkartıp bisikleti takıldığı minik taştan kurtardım.
"Sence şeytana falan mı dönüşüyorum?"
Gündüz'ün büyük bir gerginlikle sorduğu soru bisikleti yürütmemi kesmişti. Bir süre kaşlarımı çattım, dediğini anlamlandırmaya çalıştım. Bu süreçte sorusunun komikliği istemsizce yüksek bir kahkaha atmamı sağlamıştı.
"Neden gülüyorsun? O gün olan şey hiç normal değildi."
Son derece ciddi hali bile gülümsememi tam silemedi. Bisikleti yanımdaki ağaca dayayıp bütün ilgimi kardeşime verdim, sessizce yeniden güldüm.
"Sen şeytana dönüşmek için fazla şeysin..."
Doğru kelimeyi bulabilmek için birkaç saniye düşünmüştüm. Sonunda bulduğumda ise soluk mavilerimi turuncularına diktim.
Sırıttım. "Güzel."
Yanaklarına toplanan kırmızılıkla gülümsemişti. Utanmıştı.
İşte bundan bahsediyordum.
Karşımdaki çocuk şeytan olmak için fazla güzeldi, masumdu. Bazen sınırı aşıyordu ama bu içindeki iyiliği değiştirmiyordu. Neye dönüşüyordu ya da ona neler oluyordu inanın bilmiyorum ama kardeşimin asla bir 'şeytan' olmadığını biliyordum.
Gündüz'ün ağladığını fark ettiğimde panikledim. Ceplerime soktuğum ellerimi çıkartıp dikkatini çekmek için salladım, "Gündüz." dedim. "Neden ağlıyorsun? O gün yaptığın şeyi isteyerek yapmadığını biliyorum, bunu konuştuk. Sorun yok."
"Ateş haklıydı." dedi bir soluk alarak.
"Sen hariç herkesi düşünüyorum."
Kabullenişi zihnimde büyük çınlamalar oluşturmuştu. İkimiz de bir süre konuşmadık. Sonra o başını eğdi ve yeniden devam etti.
"Bir şekilde dahil olmaya çalışıyorum, hayata etki edebileceğim en ufak şey bile benim için çok değerli. Ancak bunu yaparken seni üzdüğümün farkında olamıyorum."
Titreyen sesi aslında seslerimizin de birbirinden ne kadar farklı olduğunu anlamamı sağlamıştı. Üzüntülü halinden kurtulabilmesi için dudaklarımda saniyelik bir gülümseme belirdi ama ömrü uzun olmadı. Olamadı.
"Sana yüklendiğim anlarda tamamen kontrolsüzüm. Birden sanki benim hayatımmış gibi seni yönetme hissiyle dolup taşıyorum, istediklerim olmayınca da kötü enerjiye karşı koyamıyorum."
"Gündüz rahatala lütfen. Şeytana dönüşmüyorsun."
Sözcüklerim dudaklarımdan dökülür dökülmez iki eliyle yüzünü kapattı. "Belki zaten dönüşmeme gerek yoktur... Belki zaten şeytanımdır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my brother
Teen Fiction"Ancak bu şekilde çözülebilir kardeşim. Birimiz varsak diğeri yok." Homofobik olmayan, herkesin eşit haklara sahip olduğu güzel bir dünyada geçmektedir.