fraternal bond.
Ağaç evden çıktığımızda üçümüz birlikte yürüdük.
Gündüz Ateş ile temasa geçtiğinde ilk başta çok mutlu olmuş sonrasında tuhaf bir dinginlikle düşünme moduna geçmişti. Günlerce çıldıracağını sanmıştım. Suratı kızgın ya da mutsuz değildi. Elleri cebinde havaya bakarak yürürken düşünüyordu.
Son zamanlarda çok düşünüyordu.
Ve ne düşündüğünü bilemiyor olmak tedirgin ediciydi.Okula gelmemize az kalmışken durdum. İkisi de durup- biri mecbur- kafalarında yanan soru işaretleriyle bana baktı.
"Sana iyi gelebilecek birini tanıyorum."
Ateş direkt tek gözünü kısıp, "Öyle mi?" Demişti. Cevap olarak pek emin olmayan ifademe tezat oluşturan şekilde, "Tabi." Dedim.
Gündüz neyden bahsettiğimi merak etmiş olacak düşünceli turuncularını bende sabitlemişti. Ancak hiçbir şey söylemeden Ateş'i sürükledim. Okula gitme zorunluluğumuz ve girmem gereken sınav artık o kadar da önemli gelmiyordu.
Meraklı sorular eşliğinde benim aylardır düzenli, sık gittiğim ancak Ateş'in belki de ilk kez önünde durup incelediği büyük eve geldik.
"Burası neresi?"
"Psikoloğumun evi."
Gamzesini çıkartıp bana 'gerçekten mi?' der gibi baktığında gülerek, "Yani eski psikoloğum... Artık sadece arkadaşım." Diye kendimi açıkladım.
Gündüz onu neden buraya getirdiğimi anlamıştı. En azından yüzündeki zayıf gülücükten çıkarttığım buydu. Ateş zor zamanlar geçiriyordu ve bana çok yardımcı olmuş biriyle konuşması onun için iyi olabilirdi.
Atlas'ın enerjisi bile insanı rahatlatmaya yetiyordu.
"Randevu alman gerekmiyor mu? Hastası yok mudur?"
Omuz silkip tüm dürüstlüğümle bilmediğimi belli ettim. Aramızdaki samimiyete güveniyordum. Eğer meşgulse bunu bana söylerdi ben de alınmazdım.
Ateş'i elinden tutup kapıya yaklaşmamızı sağladım.
Önce tamamen harekete geçirmek güdüsüyle tuttuğum eline baktı sonra baktığından dolayı tereddüte düşmüş yüzüme. Tam elimi çekip kapıya gidecekken gevşemiş elimi daha sıkı tutup o ilerletti.
Beni bırakmadı.
Kalbimdeki çarpıntı dalgalar halinde tüm bedenime yayılıyorken sürüklemesine izin verdim. Kapının tam önüne geldiğimizde ikinci kez düşünmeden kapıyı çalmıştım.
Kapı birkaç dakika sonra açıldı.
Atlas haklı olarak beni- bizi- görmeyi beklemiyordu. Yüzündeki ifadeye güldüm. Kemik gözlüklerini çıkarttı, hâlâ el ele tutuşan ikimize kaşlarını kaldırarak baktı. Unuttuğum eli yavaşça bıraktım, elimi arkaya sakladım.
"Selam çocuklar." Her ne kadar soru sormasa da bu cümlesini edebiyat ödevimde yazacak olsam sonuna soru işareti koyardım.
"Selam." Derken kısaca el sallamıştım. Atlas ve Ateş aynı anda güldü. Kapı bize açılıyorken, "Eğer hastan varsa rahatsız etmeyelim." Diye kapısına dayanmış olmamıza rağmen söyledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my brother
Teen Fiction"Ancak bu şekilde çözülebilir kardeşim. Birimiz varsak diğeri yok." Homofobik olmayan, herkesin eşit haklara sahip olduğu güzel bir dünyada geçmektedir.