how do i love again?
how do i trust again?"Ona teşekkür et. Seni o kadar çok seviyor ki... Her şeyden çok seviyor Ateş. İnan bana onun bütün dünyası sensin."
Ateş soğuk suyu açtığında kafasındaki sesi atabilmek için vakit kaybetmeden duşun altına geçti. Suyun bütün bedenini uyarmasını, mümkünse biraz acı çektirmesini bekledi. Soğukluk başından başlayarak ayak parmaklarına kadar her yerine nüfus ediyorken tek elini önündeki yeşil fayansa dayadı.
Gece'nin söyledikleri ürkütmüştü ama daha yoğun yaşadığı başka duygular vardı. Ateş Gece'yi küçüklüğünden beri tamamen bir şizofren olarak görüyordu ve yarattığı kardeşinin aslında kendisinin bir yansıması olduğunu düşünüyordu.
Bunu istiyordu.
Başı eğikti bu yüzden buz gibi su saçlarından akıp gidiyor, yüzüne çok değmiyordu. Yüzünde sadece siyah buklelerden akan damlalar vardı. Ani bir kararla başını kaldırdığında dudaklarını açtı ve tepesinden akan bütün suyun yüzüne gelmesini sağladı. Gözleri direkt kapanmıştı. Yüzünde hâlâ sızlayan yaralar su sayesinde hissedilirliklerini biraz daha arttırdı.
Ateş iyi bir çocuk değildi ancak olmamak için hep kendince sebepleri vardı.
Onun hayatındaki hiçbir şey doğru gitmemişti.
Henüz çok küçükken babası onları terk etti böylece cehennemi başladı. Annesi başka bir adamla evlendi. Bir üvey babaya sahip olmanın bütün zorluklarını yaşadı. Hepsini. Klişe olarak gözüken ancak doğru olan bütün zorluklara küçüklüğünden beri göğüs geriyordu.
Evin içindeki katı kurallar, kör olmayı seçen anne, yardımına ihtiyaç duyan kız kardeş, sosyopat bir üvey baba... Hepsi oldukça zordu ve sonu gelmiyordu. Kabul, küçük bir çocukken her şey daha zordu ancak bu şimdikinin ağırlığını hafifletmiyordu.
Babasının gidişinden sonra annesi kız kardeşine ve ona karşı körleşti. Yeni evlendiği kocasının bütün yanlışlarını görmemeyi seçiyordu.
Evleri asla bir yuva gibi değildi.
Suyu kapatıp beline beyaz havluyu sardıktan sonra ıslak buklelerini sallandırdı. Kenara bıraktığı basit beyaz tişörtü ve siyah eşofman altını da giydikten sonra aynaya dönüp burnundaki kabuk bağlamış yaraya biraz baktı. Burnunun tam olarak asla iyileşmeyecek olması canını sıkıyordu çünkü kemiği içten kırılmıştı ve ameliyat olması gerekliydi. Durum biraz canını sıksa da kırık burnu en son umrunda olan şeydi. Burnunun yanı sıra kaşında dikiş vardı. Yani yüzü dayak yediği gün kadar kendini belli etmiyordu ama hâlâ ağır izler taşıyordu.
Sessiz adımlarla kız kardeşinin odasına girmek istedi. Hayatta değer verdiği tek kişiye biraz sarılmak, başını okşamak istedi. Kapısının kulpunu tutmuştu ki yan kapı açıldı.
Açılmaması gerçekten güzel olurdu.
Annesi geceliğinin kuşağını bağlayıp zayıf bir gülücükle oğlunun yanına gittiğinde Ateş alt çenesini sinirle oynattı. Her şey harikaymış gibi gülümsemesi çocuğun sinirden delirmesine sebep oluyordu.
"Sabah seansına gitmemişsin."
"Evet."
"Psikolog konusunda ne düşündüğümü söyle-"
"Ben de eğer sikik seanslara gitmemi bu kadar çok istiyorsan bana başka bir deli doktoru bulman gerektiğini söyledim."
Deli doktoru. Ateş'e göre psikolog demek deli doktoru demekti ve bu kelimeyi her söylediğinde aklında Gece'nin yüzü beliriyordu. İnsan hayatı çok değişikti, yaşattığınız üzüntüyü yaşamadan kolay kolay ölmüyordunuz. Belki tam olarak aynısıyla sınanmıyordunuz ancak mutlaka bir yansıması sizi hep buluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my brother
Teen Fiction"Ancak bu şekilde çözülebilir kardeşim. Birimiz varsak diğeri yok." Homofobik olmayan, herkesin eşit haklara sahip olduğu güzel bir dünyada geçmektedir.