a man of good acts will become good, a man of bad acts, bad;
he becomes pure by pure deeds, bad by bad deeds.Sınıfa girmeme bir adım kala önce kafama vuruldu hemen sonrasında da omuzlarıma biri zıpladı. Her kimse- elbette bir tahminim vardı.- boynuma öyle sıkı sarılıyordu ki dengemi bulamadım ve geriye doğru düştüm.
Altımda kalan bedenin inlemesiyle kim olduğundan emin olmuştum.
"Damla... Ne yapıyorsun?"
Daha fazla ezilmemesi için olabildiğince hızlı bir hareketle yana savruldum. İkimizin yerde olmasına karşın herkes mutsuz suratlarıyla matematik sınıfına girmeye devam ediyordu, kimsenin umrunda değildik.
Yerden zorlanarak kalktığımda Damla'yı da kaldırdım. Ona iyilik yapmıştım ancak o kaldırdığım gibi bana vurmaya başladı.
"Senden nefret ediyorum! Beni ne kadar korkuttuğunu biliyor musun?"
Siper ettiğim koluma inen patileri tek elimle kavrayıp sarılmamızı sağladım. Sarılışıma ilk başta karşılık vermemiş ama sonra dayanamadan sıkıca kollarını sarmıştı.
Tepkisinde kesinlikle haklıydı.
Burnumun kanadığı akşamdan sonra bir daha konuşamamıştık. Endişeden çıldırmış olmalıydı.
"Haber veremediğim için özür dilerim. İyiyim."
Sarılmamızı kesip bana göz attı. Kontrol amaçlı süzüşüne gülümsedim.
"Gördün mü? Sorun yok."
Elleri suratımı bulduğunda hâlâ dirseklerini tutuyordum. Yarı sarılır gibiydik.
Kaşları kalktı. "Gerçekten yok mu?"
Saniyelik olarak yanıma kayan bakışlarının anlamını gayet iyi biliyordum. Damla diğerlerinin aksine Gündüz'ün varlığını kabullenen ve onu seven biri olarak yaşanan her olayın farkındaydı.
Saçlarını kısaca karıştırdım. "Her şey üst üste gelmişti ama şimdi iyiyim."
Konuyu kapatma denememe küçümser halde başını salladı. Gözleri kısıktı. Ayrılacağımızı düşündüğüm sırada tekrar sarıldı. Başını göğsüme gömmüştü. Sınıfa girmemiz gerekiyordu ama en yakın arkadaşımı itmedim, boy farkımızdan dolayı çenemi başına bastırdım.
Koridor tamamen boşalana kadar öyle kaldık. Sarıldık.
Damla'nın sınıfına öğretmen girdiğinde onu uyarmak için fısıldadım ama takmadı. Elleri belimi sıkıca sarmıştı, başı kalbimin tam üzerinde duruyordu. Endişesini götürmek için sırtını yavaşça sıvazladım.
Birden alttan gözlerime baktı. Hep enerjiden parlayan irisleri bu kez yaştan parlıyordu.
"İkimiz birlikte olduğumuz sürece her şey yolunda. Bunu biliyorsun değil mi?"
Söylediği şeyin anlamı benim için büyüktü.
Okulumuz berbat bir eğitim yuvasıydı ancak bu bataklığın içinde kendime uygun birini bulmayı başarmıştım. Damla lise hayatımdaki en güzel anı olacaktı. Olur ki kırklı yaşlarımıza gelebilirsek birlikte oturup bugünlerin ne kadar zor ama başka olduğundan bahsedecektik.
Ağlamaya başlamamak için yoğunlaşan havayı dağıtmak istedim. Güldüm. "Biliyorum. Sen olduğun sürece her şey devam edecek."
İçimde her şeyin biteceğiyle ilgili düşüncelerim takla atmış, devam etmeye dönüşmüştü. Evet her şey bir şekilde bitecekti ama bitene kadar devam etmeliydik değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my brother
Teen Fiction"Ancak bu şekilde çözülebilir kardeşim. Birimiz varsak diğeri yok." Homofobik olmayan, herkesin eşit haklara sahip olduğu güzel bir dünyada geçmektedir.