Livin' in ruins of a palace within my dreams and you know we're on each other's team.Bahçede kalabalığa en uzak bankta otururken elimdeki sandviçi kemiriyordum. Yemek yiyordum ancak iştahlı değildim. Aklımı kurcalayan çok şey vardı.
Atlas ve babam arasındaki rahatsız edici gizemin ilk bölümünü çözdükten sonra zaten seyrek olan uykularım iyice beni terk etmişti. Atlas'ın derin hüznünde babamın payı olması inanılmaz şekilde üzüyordu. Olayı henüz tam olarak bilmesem de geçmişte ikisinin arasında doğru gitmeyen bir şeyler olduğu açıktı. Bunu aslında en başından beri hissetmiştim ama görmeyi reddetmiştim. Şimdiyse babam hakkında bildiğim, düşündüğüm her şey parçalandı ve soru işaretleriyle yer değişti.
O konuşmamızdan sonra bir daha psikoloğa gitmemem kararını aldılar. Daha doğrusu kararı alan babamdı. Gerekçesi ise kişisel mevzuları karıştırdığı için meslek etiğine uymadığıydı. Bakıldığında haklıydı da.
Tabi babam ne derse desin ben yine bir şekilde Atlas'ı görmeye devam edecektim. Düşündükleri gibi bana kötü gelmekten çok uzaktı. Aksine iyi geliyordu ve hikayenin diğer tarafını da dinlemeliydim.
Annem tüm bu olanlara çekimser yaklaştı. Babam Atlas'ın eski halinden kurtulamadığını söylediğinde sesini hiç çıkartmadı. Kaçtı. Bu hali zaten olan şüphemi arttırmıştı. Sessizliğini mutlaka kurcalayacaktım.
Sonraki iki gün onlarla akşam yemeği yemedim ve sürekli çalışma bahanesiyle kütüphaneye gittim. Sınavların yaklaşması işe yaramıştı. Kütüphanede sabahlamak için sebebim vardı. Evden uzaklaşmak ihtiyaç duyduğum şeydi.
Şimdiye gelecek olursak hava durumunun eskiye göre düzelmesini öğle yemeğimi bahçede yiyerek kutluyordum. Zorlu geçen haftanın ardından güneş sonunda kendini belli ediyordu. Şatafatlı kutlamamı tek başıma yapıyordum çünkü Damla tiyatro kulübüyle toplantıdaydı. Gerçi toplantı olmasa bile sanırım onlarla takılmayı tercih ederdi. Son zamanlarda eskisi gibi sürekli birlikte değildik çünkü geç de olsa eğlencenin tadına bakmıştı. Beni güldürmeye çalışmanın bir yerden sonra sıkabileceğini biliyordum. Onun için mutluydum. Arada benim yanıma da geldiği sürece fazla sorun teşkil etmiyordu.
Sonuçta yalnız değildim değil mi? Asla yalnız olamıyordum.
Asla.
Benim aksime Damla'nın yokluğu Gündüz'ü daha çok etkiliyordu. Onun konuşmasını dinlemeyi sevdiğini biliyordum. Damla'yı yanımızda tutamadığım için söylenmelerine vites arttırarak devam ediyordu. Hâlâ Ateş için endişeli ve üzgün olduğu için bu söylenmelerin şiddetini tahmin etmeyi size bırakıyorum.
Okulumun normal okullara göre gurur duyulacak kadar büyük olan bahçesinde görüşümün yettiği kadar gözlerimi dolaştırdım. Herkes kümeler halinde konuşuyor, kendilerince vakit öldürüyordu. Ayaklarımı sallandırıp cam şişedeki meyve suyumdan yudum aldığımda okul girişine grafiti çizenlere baktım. Grafiti dediğime bakmayın, sprey boyayla tarih atıp isim yazıyorlardı. Tabi bu müdürün onayladığı 'anı bırakma' aktivitesi olduğu için legaldi. Yani hepsi içlerinde şeytanlık hayat amacı taşısa da henüz o kadar asileşmemişlerdi.
Dediğim gibi henüz.
"Baksana."
Duyduğum komuta uyup bakışlarımı kaldırdığımda daldığımı fark ettim. Çünkü bankın dibine kadar gelen Rüzgar'ı şu an görüyor olmamın başka açıklaması yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my brother
Teen Fiction"Ancak bu şekilde çözülebilir kardeşim. Birimiz varsak diğeri yok." Homofobik olmayan, herkesin eşit haklara sahip olduğu güzel bir dünyada geçmektedir.