10. Bölüm "Çiçek Açan Şeftali Ağacı"

10.2K 1.2K 109
                                    

Bu akşam ziyafette olacağım.

D.

Uzun bir süre elimdeki kağıda baktım. Genç bir asker onu bana getireli neredeyse yarım saat olmuştu ama ben hala aynı şekilde odanın ortasında dikiliyordum. Sonunda Dian benimle iletişime geçmişti. Kafileye eşlik etmediğinde bir şeylerin değiştiğine emin olmuştum ama not yine zamanında bana ulaşmıştı. Eskisinden farklı olarak aşk sözcükleri eksikti ama bu haliyle bile midemi bulandırmıştı. 

Kağıt avucumda buruşurken elim yumruk şeklini aldı. Bu notun anlamı orada beni gözetlemek için olacağıydı. Adımlarımı bile gözetleyecek herhangi bir hatamda tepemde bitecekti bundan emindim. Benim ise ne yapacağım belliydi. O yokmuş gibi davranacaktım. Umarım bunu başarabilirdim. 

"Zaman geldi," dedi Sowa odanın kapısından. Başımı çevirip ona baktığımda ne zamandan beri orada olduğunu merak ettim. Gözlerindeki buz gibi ifadeye bakılırsa sanırım notu elime aldığım andan itibaren oradaydı. Başımı salladım ve biraz ileride yanan ateşe ilerledim. Bahar olmasına rağmen akşamları serin olduğundan İper ateşi yakıyor, odanın ısınmasını sağlıyordu. Ateşi yaktığı için minnettardım. Elimdeki kağıdı alevlerin arasına attığımda saniyeler içinde yok oldu.

Sowa'ya döndüğümde derin bir nefes aldım. "Gidelim o zaman," dedim sesimi güçlü tutarak. Sowa'nın yanına yaklaştığımda Jutan ve İper'in biraz uzakta bizi beklediklerini gördüm. İper heyecanlı görünüyordu. Jutan'ın ise daha çok canı sıkkın gibiydi. Hala her boş bulduğu anda bana laf sokmaktan geri kalmıyordu. Onun sadakatinden şüphelenmezdim ama sadakatini gösterdiği kişi ben değildim. Bu yüzden Sowa'ya endişelerimden bahsettiğimde bize ihanet etmeyeceğine dair bana güvence vermişti. Ona inanmak istiyordum. 

Şimdi bunları düşünecek vaktim yoktu. Önümdeki gece kendimi göstermem açısından oldukça önemliydi. Elimdeki tüm kozları doğru şekilde kullanmaya niyetliydim. Bahçeden hep beraber çıktık. 

Attığım her adımda elbisenin kumaşı dalgalanıyordu.  

Ziyafet için Asihna'nın rengi olan grilere bürünmüştüm. Sanki ayın ışıltısı yeryüzüne inmişte elbisenin dikişlerine sızmış gibi gün ışığında bile parlıyordu. Elbise benim için bir zırh gibiydi. Yeteneklerimizi göstereceğimiz anda bana yardımcı olacaktı. Son sırada ben olduğum için umudum ay ışığında bana sıra gelmesiydi. Bu şekilde yetenek gösterim daha etkili olabilirdi. 

İper arkamda, onunda arkasında Sowa ve Jutan vardı. İkisinin gergin ifadelerle etrafa baktıklarını biliyordum. Her an bir yerden saldırı gelecekmiş gibi hazırdılar. Onlara endişe etmemelerini söylemek istedim. Sarayda bile göz göre göre saldırı gerçekleşmezdi. En azından geçmiş hayatımda olmamıştı. 

Ziyafet olacak alan ana sarayın arka bahçesiydi. Bizim yani Ch'Yen'lerin kaldığı evler ana saraya oldukça uzaktı. Normalde sarayın içinde seyahat sırasında hizmetçilerin taşıdığı tahtırevanla seyahat ederdik ama bugün özel bir gündü. Cariyelerin resmen kabulü olarak görülen bu törene her cariye yürüyerek katılmak zorundaydı. Neyse ki Turina'nın bedeni güçlüydü. Eskisi gibi bitap bir halde ulaşmış olmayacaktım. 

Dakikalarca yürüdük. Bazı noktalarda diğer cariyeler ile karşılaştık. Hepsi gerçekten dişli rakiplerdi. Hem yetenekleri hem güzellikleri ile kimsenin birbirinden aşağı kalır yanı yoktu. Benim avantajım ise onların sakladığı sırları ve olacak olayları bilmemdi. Yüzümde oluşan soğuk ifadeyi koruyarak ilerledim. Ana saraya girene kadar bu iş sürecekti. Sonrasında ejderhanın gözlerini aldığımda ne yapacağıma karar verecektim. 

Ziyafet alanına geldiğimizde terlememiştim bile. Alanda masalar kurulmuştu. Her masanın üzerinde serili olan örtünün renginden oturması gereken cariye belli oluyordu. Asihna'nın renkleri sondaki iki masadan birinde seriliydi. Masalar İmparatorun karşısında iki sıra halinde uzanıyordu. İmparatora yakın  iki masa da Agram ve Sacae Krallıklarından gelen cariyeler vardı. Sonrasında sırasına göre masalar dizilmişti. Benim masam sol tarafta, Koharistan renklerine bürünmüş masanın yanındaydı. Karşımdaki masa da ise Wei Krallığı'nın cariyesi  vardı. Her şey bir öncekinde olduğu gibiydi. Bu sistem çağlardır böyleydi. Kolay kolay değişecek bir durum değildi. 

Cariye'nin İkinci HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin