30. Bölüm "Bahçede Sıradan Bir Gün"

7.9K 1K 180
                                    

Yanan alevlerin ortasında dikilirken bunun bir kabus olduğunu biliyordum. Üstelik benim kabusum değildi. Turina'nındı.

Bunu bilmeme rağmen kabus öyle gerçekçiydi ki bir yanım yanıp kül olacağımı söylüyordu. Alevlerin dili durmadan dalgalanıyor bana ulaşmak için uzanıp kıvrılıyorlardı. Bu sefer birini kurtarmak için çekmiyordum ama gitmem gereken bir yer vardı. İçimdeki korkunun yanında bir aciliyet duygusu hissediyordum. Alevlerin ulaşmadığı noktalardan koşarken gözümden akan yaşların dumandan mı yoksa kederden mi kaynaklandığına emin değildim. 

Birini hemen bulmam gerekiyordu. 

Biraz ileride, odanın köşesinde aradığım kişiyi görüyorum. Benden büyük gibi görünen genç bir çocuk. Baygın ve alevlerin ona yaklaşması an meselesi. Yine de tek sorun o değil, başında dikilen heybetli adam elindeki kılıçla ona saldırmak üzereydi. Elimi sıktığımda avucumda bir şey tuttuğumu fark ettim. Bakışlarım elime kaydı. Daha önce gördüğüm hançer ellerimdeydi. Tek parça halindeydi. Yapacağım şey basitti. Hançeri saplayacağım adamın benden kaç kat büyük olmasını umursamadan saldırdım ama dudaklarımdan çıkan çocuksu savaş çığlığıyla adam bana döndü. Hançeri ona saplamak yerine yere düşünce zemine vurdum ve hançer kırıldı. Adam bir an şaşırdığından saldırmak için kaldırdığı kılıcı ile dönüp bana baktı. Bunun bir şans olduğunu düşünerek adamın üzerine atıldım ama yapmak istediğim hareketi gerçekleştiremeden ayaklarım birbirine dolandı ve kendimi zeminle yüz yüze buldum. Elimdeki hançer zemine çarparak kırılmıştı. Kırılan ucu savrularak alevlerin arasında kayboldu. Alevlerin seslerinin arasındaki alaycı kahkaha benimde sonumun geldiğini adeta bana bildiriyordu. 

Bu yüzden yapabildiğim tek şeyi yaptım adamın ayaklarına kırık hançerle saldırdım. Beklenmedik saldırı karşısında adam bir an dengesini kaybetti. Sadece iki adım gerilemesi arkasından sinsice yaklaşan alevlerin arasına düşmesine neden oldu. Savurduğu kılıcı yüzümde yakıcı bir acı hissettim. Sıcaklık tenimi yalanlarken adamın acı dolu çığlığı kulak zarımı titretti. Yüzümden ılık bir sıvı akarken küçük ellerime dayanarak yerden kalktım. Burnuma gelen yanık et kokusu midemin bulanmasına neden oldu ama beklemeden baygın yatan gence ulaşmaya çalıştım. Alevler ona çok yakındı. Onu kurtarmalıydım. Uzanıp omzuna dokunduğumda gözlerim birden açıldı. 

Yataktan nefes nefes kalkıp odanın içinde göz gezdirdim. Hala burnuma yanık et ve is kokusu geliyordu. Derin bir nefes almaya çalıştım ama yaptığım bu hamle öksürmeme neden oldu. Odanın ısınmasına neden olan maltızın üzerinden duman süzülüyordu. Alev sönmüş olmalıydı. Derin bir nefes alıp hızlı atan kalbimin sakinleşmesini bekledim. O hançere yeniden dokunmak tamamen aptallıktı. Ne beklemiştim sanki? Hançer  Turina'nın tüm anılarını dile mi getirecekti? Oysa ben daha farklı anılar beklemiştim. Bana düşen ise kabuslar olmuştu. 

Tül perdenin arkasından gökyüzüne baktığımda bulutların pembeleştiğini gördüm. Oda serin olmasına rağmen kendimi iyi hissediyordum. Yangın kabusundan sonra sıcak bir odaya katlanamazdım. Gün doğumu yavaş yavaş gerçekleşirken daha fazla uyuyamayacağımı anladığım için yataktan kalktım. Biraz bahçeye çıkmak iyi gelebilirdi. Bu gün büyük gündü. Kendimi zihin olarak gerçekleşecek her olaya hazırlamalıydım. Tek bir hata diğerlerinin eline koz vermek demekti. 

İper olmadığı için odadaki suyla yüzümü yıkayıp kolay giyilebilen Asihna tuniklerinden birini üzerime geçirdim. Etek görünümü veren bol pantolonlardan birini giymeden önce bileğime küçük hançeri bağladım. Dar kıyafetler giymek bu silahları saklamak için sıkıntı yaratabiliyordu. Saçımı serbest bırakarak odanın kapısına ilerledim. Sürgülü kapıyı açtığımda o sırada oturduğu yerde uyumakta olan hizmetçi irkilerek ayağa kalktı. Duvara yaslanmış gözleri kapalı halde duran Jutan ise sadece gözlerini açmakla yetindi. 

Cariye'nin İkinci HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin