Giden kafilenin üzerinden zaman geçmesine rağmen başka kimse Asihna'dan ayrılmak istememişti. Bu kısmen insanların topraklarına bağlı olmasından kısmen de gidecek bir yerleri olmadığındandı. Benim için fark etmiyordu ne de olsa Asihna'dan başka bir yerde yaşamayı hayal bile edemiyordum.
Çadırın girişinden uzaklaşırken insanlar durup bana selam veriyor onları gülümseme ile cevaplıyordum. Kafamda düşünceler dolanıp duruyor, beni rahatsız ediyordu. Belki bunun nedeni hamileliğimin ilerlemiş olmasıydı ama o gün onları kafileden gönderirken arkamda bırakacağımı düşündüğüm sıkıntılar ileride bu topraklarda yaşayacak olan insanlara sorun olur mu diye düşünmeden edemiyordum.
Ama bir çocuğu da öldüremezdim.
Ne için olursa olsun.
Sık ormanın içinden geçerek yüksek tepeye tırmanmaya başladım. Artık rahat ata binemediğim için sadece yürüyebileceğim yakın mesafelere gidebiliyordum. İper'de benim gibi hamileydi ama Sowa sanki tek hamile olan karısıymış gibi gereğinden fazla üzerine düşüyor neredeyse attığı her adımı takip ediyordu. Düşünebilmek için çadırlardan uzaklaşmak istememin nedeni de buydu. Benimle beraber mezara gidecek olan o sırrı düşünmek istiyordum.
Dian'ın karısına haber vermek eşinin ne yazık ki öldüğünü söylemek için çadırına gittiğim o gün artık aklının yerinde olmadığını çünkü doğan çocuğunun bir laneti olduğunu öğrendim.
Çocuk bir kuzgun olarak doğmuştu.
Ebe onu öldürmek istediğinde doğurduğu yaratığı gören kadın aklını yitirmiş ama yine de çocuğunu vermemişti. Gece olan doğumda bulunan herkes kadının ve çocuğunun lanetlendiğine emindi. En doğru hareket bebeğin yaşamına son vermekti. Bebeğin annesi ise çocuğunu vermiyordu.
Yaşlı kadının anlattığına bakılırsa gün doğduğunda kuzgun bir bebek halini almıştı. O kadar güzel bir bebekti ki yaşlı kadın ona zarar vermek istememişti. Bu lanetin uluların işi olduğunu biliyordu. Onun bilemediği ise bebeğin babasının aslında Dian ile beraber Kuzey Ejderha Kralı olduğuydu. Ulular kralı lanetlediği gibi soyunu da lanetlemiş olmalıydı. Dian da sonuçta yapmaması gereken bir anlaşma yapmıştı.
Bebeğin lanetini öğrenen yaşlı kadın beklemişti. Gece günü kovaladığında bebek yeniden kuzguna dönüşünce o zaman lanetin iki taraflı olduğunu anlamıştı. Yine de insanların arasında böyle bir canavarın varlığı sorun yaratabilirdi. Üstelik bebeğin babası da ortalıkta görünmüyordu.
Yaşlı kadın şamana giderek bebeğin kaderi hakkında bilgi edinmeye çalışmıştı. Şaman ona eğer toprakları terk etmezse çocuğunu ölümün beklediğini söylemişti. Lanete rağmen yaşamasını istiyorlarsa eğer kuzeye gitmeleri gerekiyordu. Lanet çocuğun soyunu kolay kolay bırakmayacaktı.
Yaşlı kadın bana bunları anlattığında nasıl tepki vereceğimi bilememiştim. Tek yapabildiğim kadının kollarında yatan gözleri mavi-yeşil renkte olan bebeğe bakmaktı. Onu veya çocuklarını kolay bir hayat beklemiyordu ama ölümü benim elimden olmayacaktı. Yapmadığı bir olay için lanetlenerek doğmuştu. Onun için dileğim ileride bu lanetten kurtulmasıydı.
Acaba çocuklarımız bir gün karşılaşacak mıydı? Lanetli bir adam kutsal bir aşk yaşayabilir miydi?
Tepede oturup rüzgarın tadını çıkarırken geleceğin belirsizliğini düşündüm.
Yakın zamanda Jutan ve Yuel çıktıkları yolculuktan dönecekti. Bir daha doğum yapana kadar ovadan ayrılmamasını söyleyecektim. Dian'ın çocuğunu hatırlamak kendi çocuğum hakkında endişelenmeme neden olmuştu. Ailelerinin yaptığı kötü seçimlerinin sonucunu çocukların yaşaması haksızlıktı. Ellerim karnımda gezinirken Dian'ın soyuna uluların merhamet etmesini diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cariye'nin İkinci Hayatı
Historical FictionBir cariyenin intikamı nelere yol açabilir? İHANET SEVDİĞİ ADAMDAN GELDİ Ayana, İmparatorluğa cariye olarak gelmesinin bir nedeni vardı. Sevdiği adama yardım edecek, yüzyıllardır esaret altında olan halkını kurtarmak için çağlardır kayıp olan ejderh...