Gözlerimi açtığımda tanıdık bir odadaydım.
Burası her iki hayatımda da kaldığım Zambak evindeki özel odamdı. Gördüğüm yarı kurumuş çiçekler ve birkaç nakışlı örtü bu odanın ilk hayatımdaki odam olduğunu anladım.
İpek minderin üzerinde diz çökmüş bir halde oturuyordum çünkü beklediğim biri vardı.
Dian.
Bu gecenin nasıl devam edeceğini merak etmeme gerek yoktu. Biliyordum. Bu gece benim ve en değerlilerimin ölüme yürüdüğümüz geceydi. Bu gece Hsien İmparatorluğu'nun büyük bir isyanla yerle bir olduğu geceydi. Kanın günlerdir nehirleri, şehrin sokaklarını kırmızıya boyadığı gecelerin biriydi.
Dian isyana başlayarak kimseye acımadan kılıcıyla ölüme göndermişti. Hatta teslim olmak için kılıçlarını bırakan insanları bile. Kadın çocuk demeden bir soyun sonunu getirmişti. Topraklardan Hsien'i silmek için elinden geleni yapmıştı. Tıpkı zamanında Asihna'ya yaptıkları gibi. Tarih karmaşık ağlardan örülüydü. Gerçeği bilemeyeceğimiz kadar zaman geçmiş çağlar çağlarla kapanmıştı. Dian'ın var olan nefreti ise sanki o günleri birebir yaşamış gibi taze kalmıştı. Onunki buz gibi bir nefretti.
Odanın içinde yanan fenerlerden gecenin karanlık saatleri olduğunu anlıyordum. Odada benden başka kimse yoktu. Kaçmak istiyorum ama bedenim hareket etmiyor. Kendi bedenimin içinde olmama rağmen onu hareket ettirmekten acizim. Bu geceyi yeniden yaşayacağım ve o gece yaptığım hareketlerden farklı davranamayacağımı anlıyorum.
Sürgülü kapı açılıyor ve İper saçları açık bir halde içeri giriyor. Üzerinde kan var ama kendisinin mi yoksa başkasının mı emin olamıyorum. Ona iyi olup olmadığını sormak istiyorum. Dudaklarım kımıldamıyor. Onun yerine irkiliyorum. Önceden olduğu gibi.
İper korku dolu bir yüz ifadesiyle uzanıp kolumu tutuyor, "Kaçmalısınız Ch'Yen. Sizin için geliyor. Hemen gidin buradan," diyor. Gözleri kızarmış ama artık ağlamıyor. Gördükleri onu o kadar korkutmuş ki ağlamayı hatırlayamıyor bile. O da benim gibi öleceğini biliyor ama bana kaçış için zaman yaratmak için kendi kaçma fırsatını hiçe sayıyor.
Bunları daha önce fark edemediğim için kendimden nefret ediyorum. O zaman sadece kendimi düşünecek kadar bencil bir insandım. Dian'dan bir farkım var mıydı sanki? Ejderhanın Gözlerini bulduğumda neler yaşanacağını biliyordum ama bu insanları bir kere bile düşünmemiştim. Ta ki ölen kişi ben olana kadar. Şimdi nasıl bir hata yaptığımı daha iyi anlıyorum.
Soğukkanlı olmak istiyorum çünkü bunun iksir yüzünden görülen bir kabus olduğunu biliyorum ama onun yerine daha çok panikliyorum. O an Ayana bile onu öldürmek için kimin geleceğini anlıyor. Belki de o kadar da kendimi kandıramadığımı anlıyorum. Elim istemsizce karnıma gidiyor. Çocuğumu korumak istiyorum ama bir yanım Dian'ın bunu bilerek beni öldürmeyeceğini fısıldıyor kulağıma, bir zehir gibi umut kanıma giriyor.
O an kapıda duran Sowa'yı görüyorum. Birazdan Dian'ın kılıcının başını keseceği Sowa. Gözlerinin içine bakıyorum. Her zaman soğuk olan bakışları şimdi endişe ve korkuyla bakıyor. Bir an için gözleri İper'e kayıyor sanki sessiz bir yemin ediyor. Ona durmasını bunun bir kabus olduğunu bilmesini, İper'in hayatta olduğunu anlaması için her şeyi söylemek istiyorum ama yine dudaklarım kımıldamıyor.
Tanrılar adına neden bu anı bir daha yaşamak zorundayım. Neden?
"Hemen gitmeliyiz Ayana," diyor ve kana bulanmış elini tutmam için uzatıyor. Dışarıdan atılan okların ıslık sesleri içeri ulaşıyor. Jutan'ın da orada olduğunu anlıyorum. Sowa'nın uzattığı elini tutuyorum ve onun peşinden dışarı adım atıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cariye'nin İkinci Hayatı
Historical FictionBir cariyenin intikamı nelere yol açabilir? İHANET SEVDİĞİ ADAMDAN GELDİ Ayana, İmparatorluğa cariye olarak gelmesinin bir nedeni vardı. Sevdiği adama yardım edecek, yüzyıllardır esaret altında olan halkını kurtarmak için çağlardır kayıp olan ejderh...