25. Bölüm "Dolunay ve Kadim Dağ Buluşunca"

9.4K 1.2K 268
                                    

Buz kaplı parmak uçlarını kapıya dokundurdu. Parmaklarından yayılan güç odanın tüm duvarlarına bir zar gibi yayıldı. Saniyeler içinde odanın etrafını sihirli bir kalkan sardı. Şimdi biri onları ne görebilir ne de duyabilirdi.

"Büyünün silindiğini sanıyorken seni her seferinde büyü yaparken görmek şaşırtıyor," dedi diğer adam karanlıklar arasından. Alay ederek konuşmak istese de sesindeki şaşkınlık belli oluyordu.

Dian alaycı bir ifadeyle güldü. "Yeryüzünden büyü silinmedi. Sadece büyüden korkan insanlar görmek istediklerini görüyor," diyerek sırtını duvara döndü. Zaten planları kötüye gidiyordu birde adam onunla görüşmek istemişti. 

Odanın içinde ağır tütsü kokusu vardı. Dian bu tarz kokulardan nefret ederdi. Üzerine sinen koku birine nerede ne yaptığını anlatabilecek kanıtlar sağlardı. Elini havada savurdu ve tütsü kabı buzla kaplandı. İki parmağını oynatarak havadaki tütsü kokusunu temizledi. Gece kiminle buluştuğuna dair bir kanıtı üzerinde taşıyamazdı. 

Minderin üstüne oturup önündeki kadehe şarap doldurdu. "Her seferinde acil bir toplantı için bana ulaşamazsın," dedi gözleri şarabındayken. Sesi de kelimeleri kadar keskindi. 

Adam odanın kenarında bir süre sessizce durdu. Sonra birkaç adımda titreşerek yanan mumların aydınlattığı alana çıktı. Kare biçimindeki yüzü bakan insanın aklına zalim kelimesini getiriyordu. Onun üzerinize bıçakla geldiğini gördüğünüz an ölümle buluşmak üzere olduğunuzu kabul etmek zorunda kalırdınız. Dian onu yüzüne göre seçmemişti. Ruhu kapkaraydı adamın ve insanları etkileyebiliyordu. Onca isyanı çıkarmak için adamın yeteneklerini kullanmıştı. İmparatorluğu yıkmak için sadece Ejderhanın gözlerini almak yeterli olmazdı. Yaptığı tek plan Turina'ya bağlı kalamazdı. 

Adam sinirle yumruklarını sıktı. "İstediğim zaman çağırırım. Özellikle sen bana vaad ettiğin ödemeyi yapmamışken," dedi öfkeyle. Gözlerinde Dian'ı kolaylıkla öldürebileceğine dair bir bakış vardı. Dian onun bu tavrından etkilenmemiş gibi görünüyordu.

Onca işi kendi başına yapmak bazen canını sıkıyordu. Yeteneksiz abisi Asihna'da keyfine bakarken babalarının hayatları boyunca amaçladığı hedefi gerçekleştirmek ona kalmıştı. Bu plan babasının zamanından beri devam ediyordu. Aceleye getirmesi beyliklerinin sonu olabilirdi. Bu planın başarısız olmasına izin veremezdi. 

Dian sakince kadehindeki şarabı yudumladı. Bir yudum aldıktan sonra yüzünü buruşturdu. "Hımm çiçek şarabı, oldukça tatlı. İpek kumaşlar arasında oturmaya alışmış yumuşak bir adama uygun," dedi. Midesi bulanmıştı. Kadehini yavaşça masaya bıraktı. 

Adam umursanmadığını anladığında daha da sinirlendi ve ilerleyerek Dian'ın yakasına yapıştı. "Seni Asihna köpeği beni duymazdan mı geliyorsun?" diye sordu tükürükler saçarak. Beden olarak Dian'dan daha iriydi. Belki de kaslarının fazlalığına güveniyordu. 

Asihna köpeği.

Dian'ın yıllarca Hsien İmparatorluğu'nda eğitim adı altında esir tutulurken duyduğu hakaretti. Nefreti doğru düşünme yeteneğini devre dışı bıraktı. Dian'ın umursamaz bakışları birden buza göndü. Ela olan göz rengi şimdi bembeyazdı. Adam kendine yakıştıramasa da korkuyla Dian'ın yakasını bıraktı ve gerilemeye çalıştı. Dian'da yerinden ağır ağır kalkarken saçları beyaza dönüştü. Yoktan var olan rüzgar etrafında dönmeye başladı. Saçları uzayarak başının etrafında uçuşurken durduğu yerden etrafa doğru yayılan buzun sesi korkutucuydu.

"Senin gibi bir adam kalkıp bana hakaret ediyor öyle mi?" diye sordu çift katmanlı sesiyle. Artık adamın karşısındaki Asihnalı general değildi o. Karanlıklarda peydah olmuş, kabuslarla beslenmiş biri gibi duruyordu. "Senin o insan ellerini kesmeliyim."

Cariye'nin İkinci HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin