Yemek

4.9K 284 19
                                    

Aurora

Yemekteyken Alexander ile biraz başbaşa kalabiliriz gibi bir yanılgıya düşmüştüm. 2 saatlik yemek faslında sanırım sadece 10 dakika yalnız kalabildik. Barış görüşmeleriyle ilgili ismini bilmediğim bir kaç insan yanımıza defalarca gelip fikir alıp gitti. Bir kaç farklı insan yükselme ile ilgili sorular sorup Alexander'dan cevap alarak gitti.

Bir konuda yanılmış olabilirim ama diğer konuda kesinlikle yanılmadığımı farkettim.

Her gelen selam verip bizi tebrik edip öyle konuşmaya başladı. Her gelene ayıp olmasın diye yemek yemeyi bırakıp onlar Alexander ile konuşmaya devam edince ağzıma bir iki lokma atıp lokmaları birisi daha gelir endişesi ile hızlı hızlı yemek zorunda kalmıştım.

Artık doyup daha fazla yiyemeyeceğimi anladığımda arkama yaslandım ve elimden geldiğince konuşmaları dinlemeye çalıştım. İlk başlarda kulak misafiri olmak ayıp gibi geliyordu ama konuşma benim yanımda devam ettikçe öyle olmadığını umarak açık açık dinledim.

Her konuşmadan sonra Alexander bana bakıyor sanki konuyla alakalı fikrimi çözmeye çalışıyordu. Sanki bu konularda açık açık yorum yaparmışım gibi...

Son kişi de gittikten sonra sanırım adı Marveus ya da Marcel'di Alexander bana dönerek konuşmaya başladı.

"Akşam tüm ırkların krallıkları ile yemek yenecek kraliçem ve sonrasında barış görüşmeleri yapılacak. Evet bu konularla ilgili hiç bir deneyimin yok biliyorum ama yanımda olmanı isterim. Eğer sen de istersen?" diye sordu.

Aslında bir yanım istese de bir yanım henüz bunlara bulaşmanın erken olduğunu düşünüyordu. Ne yalan söyleyeyim ne kadar geç o kadar iyi düşüncesi içimde baskın geliyordu. Ne düşündüğümü anlamış olacaktı ki Alexander'dan bana süzülen üzüntüyle karşılaştım.

Kafa sesi gibi beynimde duyulan ama bana ait olmayan bir ses "lütfen gel!" deyince içgüdüm olarak değerlendirdim ve gülümseyerek "Tamam olur." diye cevap verdim.

Aynı ses önce Teşekkür ederim dedi sonra da hemen arkasından Alexander aynı cümleyi kullandı.

Bunu düşünmeyecek durumdaydım ben akşam için nasıl bir hazırlık yapmam gerektiğini düşünüyordum. Krallıklar hakkında kimden bilgi alabilirim ne demeliyim nasıl konuşmalıyım gibi bir sürü düşünce içinde boğuluyordum.

Alexander boğazını temizleyince dönüp ona baktım ve gülümseyerek yine sol kaşını kaldırdı. "Durumla ilgili sormak istediğin bir şey var mı kraliçem?"

Konudan bağımsız olarak sormak istediğim bir şey vardı aslında "Neden bana hep kraliçem diyorsun? İsmimi mi unuttun yoksa beğenmiyor musun?" diye sordum gülümseyerek.

"Her iki ismini de seviyorum ve hatırlıyorum Kraliçem. Ama bu hitabı hayatım boyunca tek bir kişi için kullanabilirim. O da sensin. Kraliçe bizim ırkımızda çok önemli bir mevkidir. Ve o mevkinin unutulmasına asla izin veremem. Krallar nesiller boyu kraliçelerine sadece bu hitap şeklini kullanmıştır. Bize öğretilenlere göre biz kraliçelerimize onların hak ettikleri gibi davranmazsak kimseyi de öyle davranmadığı için suçlayamayız. Bizim olmadığımız durumlarda tek yetki kraliçededir. Bizim olduğumuz durumlarda bile bir kaç kraliçe yönetime yardım etmiştir. Yardım etsin ya da etmesin yazılı olmayan kural kral ve kraliçenin eşit olduğudur. Çoğu kral bunun farkında olarak hareket etti. Bu şekilde hareket etmeyen krallarınsa kral olarak kalma süreleri çok uzun sürmedi"

Sanırım gerçekten ciddi bir konuydu onun için çünkü ilk defa bu kadar uzun bir konuşma gerçekleştirdi.

"Bu konu tanrıçamızın ilk Lycaon'u yaratmasından beri devam eden bir gelenek. Tanrıçamızın kadın olması bizim onun önünde eğilmemiz için bir engel olmadı. Aynı şekilde tanrıçamızın bizim için seçip bizi eşleştirdiği dişi de bizden daha az hakka sahip olamaz. Sadece aramızdaki bağdan dolayı sizi kendimizden üstün görüp öncelik haline getirmeye meyilliyiz. Annem ve babam sayısız toplantıya katıldı. Ben yönetim ile ilgili karar konusunda bir kez olsun babamın annemi görmezden geldiğini hatırlamıyorum. Yol ayrımına girdiler belki ama amaç aynı olduğu için her zaman ortak bir karar almışlardır. "

İlk defa ailesinden bahsettiği için nefes ritmimi bile değiştirmek istemedim. Ama devam eden sessizliğine bakılırsa konuyu kapatmıştı.

"Peki benim de sana aynı şekilde mi hitap etmemi istersin yani Kralım diye?"

"Bunun için bir gerekçe yok kraliçem. İçinden geldiği şekilde hitap edebilirsin." dedi gülümseyerek.

Düşündüm Alexander diye hitap etmek hoşuma gidiyordu. Benden başka da o şekilde hitap edeni duymamıştım. "Sanırım duruma göre kralım, Alexander ya da Lex derim." dedim düşünceyle. "Ama anladığım kadarıyla bana Nephi diye hitap etmeyeceksin. Peki sende duruma göre yalnız kaldığımızda bana farklı bir hitap şekli düşünebilirsin." Oyuncu olduğunu düşündüğüm şekilde bir bakış atmak istemiştim. Ya da gözüne bir şey kaçmış birisi gibi davranmış da olabilirim emin değilim. Çünkü cevap olarak sadece homurdanarak bir gülümseme verilmişti.

"Konu dışında bir sorum daha var."

"Dinliyorum kraliçem."

"Ne zamana kadar insanlar önümde eğilerek beni tebrik edecekler?"

"Yükselmeye kadar" diye gülümsedi.

"Peki neden?"

"Yükselme hiçbir kurt için kolay değildir Kraliçem ya da her kurt için aynı değildir. Yükselmeden sonra artık klanın bir önemi olmadan tamamen Lycaon olacaksın. Lycaonlara eşsiz güçler ve yetenekler verilir. Yükselme esnasında tanrıça ile görüşen Lycaonlar bile mevcut. Ama bir Lycaon olduktan sonra elde ettiklerini zaten hakkın olarak görürüz ve hak ettiğin bir yetenek ya da mevki için tekrar tekrar tebrik edilmezsin. Yükselmeden sonra taç giyerken tüm halk seni son kez tebrik eder ve sana bağlılıklarını sunar. Şu an tebrik etmelerinin tek nedeni seni benimle birlikte çok uzun zamandır bekliyor olmaları. Bunun için onlara izin vermelisin kraliçem." dedi eliyle yanağımı okşarken.

Yüzümü elime yasladım ve akşamla ilgili sorularına geçtim. "Peki bu akşam nasıl davranmam gerekiyor ya da kime nasıl hitap etmem?"

"Krallar ve kraliçeler seni ilk defa görecekleri için öncelikle onlar sana kendini tanıtacaklar o yüzden kime nasıl hitap etmen gerektiğini orda anlayabilirsin. Bu akşam senden istediğim yanımda olman. Bir karar vermek ya da konu hakkında konuşmak zorunda değilsin. Konuşmak istersen konuşur istemezsen konuşmazsın. Benim istediğim seni zorlamak ya da sıkıntılı bir durumda bırakmak değil. Bu toplantılara katılmak istemezsen bile sonuçta senin vereceğin karar."

Gerçekten isteyip istemediğimi düşününce baskın olan tarafın hangisi olduğunu biliyordum ama yine de dillendirmek istemedim.

"Tamam o zaman sonra bana gelip utandığını söyleme." diye takıldım göz kırparak. Aslında cilveli bir şekilde yapmak istemiştim. Görüyorsunuz ki deniyorum.

Aynı şekilde göz kırpma ile gelen anlaştık kraliçem cevabıyla anladım ki cilve öyle değil böyle yapılıyormuş. Evet bir göz kırpmayla tüm kanımı yüzüme hücum ettirme yeteneğine sahip bir eşe sahiptim.

Daha önce kaldığımız odadan eşyaları toplarken bunları düşünüyordum. Annem ve Lia da benimle birlikte eşyaları topluyor, Brodick ise kapıda bizi bekliyordu. Eşyaları topladıktan sonra bir kaç yardımcı hemen yanımıza gelerek çantalarımızı aldı ve böylece öncesinde kaldığımız misafirler için ayrılan bölümden dün gece kaldığımız kraliyet bölümüne taşınmış olduk.

Roza'nın yanına geçtiğimizde bir yandan emzirdiği bebeğine gülümsüyor bir yandan da akşamki olaylar hakkında konuşuyorduk. Roza'nın odadan çıkması henüz mümkün olmadığından akşamki yemeğe katılamayacağı için üzülüyordu.
Alexander yemek için annemi de davet etmiş ama annem Roza tek başına düşüncesiyle teklifi kibarca geri çevirmişti.

Lia'nın yemek için getirdiği elbiselere bakarken aşık olduğum siyah elbiseyi giydim. Elbise düşük omuz ve kalp yaka geliyor. Kalçamın altına kadar dar kalıp ve ordan sonra yavaşça çan şeklini alıyordu. Etek uçlarını dalgalı bir şekilde dökülüyordu. Ama elbisenin bence en güzel noktası etek uçlarının iç kısmının rengarenk olmasıydı. Böylece hareket ettikçe ayaklarımın altında gökkuşağı varmış gibi hissettiriyordu.

Saçlarımı bir tarafa doğru yandan ayırdım ve dalgaların sırtımdan akmasına izin verdim. Aslında bu elbiseyi tercih etmemin diğer bir nedeni ise bu rengin bana sadece birini hatırlatıyor olmasıydı.

Takı takmayı her ne kadar sevmesem boynumu boş bırakmış sade ve gümüş renkli küpe ve bileklik ile elbiseyi tamamlamıştım. Hazır olduğuma ikna olunca derin bir nefes almış ve odamdan çıktım.

Uyandır Beni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin