İhanet

3.8K 242 8
                                    

Aurora

Sabahın ilk ışıklarında hala birbirimize sarılmış bir vaziyetteyken gözlerimi açtım. Sanırım uyuyalı henüz yarım saat bile olmamıştı. Yanımdaki Alexander'a baktım ve hala uyuduğunu gördüm. Zaten iki gündür uykusuz olduğu için defalarca uyumasını söylemiştim ama ben gözlerimi kapatana kadar uyumayı reddetmişti.

Gözünün köşesinden öptüm ve yataktan kalktım. Sanki tüm enerjim çekilmiş gibi bir süre dengede kalmaya çalıştım. İster istemez elim karnıma gitti ve kaybımla kederlendim. Haberlerini kaybederek öğrenmiştim. İçim yanıyordu.

Biraz hava almak için balkona doğru yürüdüm. Temiz havayı tüm hücrelerime kadar çektim. Kapı tıklatılarak yavaşça açılmıştı. Balkondan Brodick'i izliyordum henüz beni farketmemişti. Elinde her zaman Lia'nın görev haline getirdiği taze çiçekler vardı. Hemen gözüm yatağın ucundaki vazoya gitti evet son hatırladıklarım değildi. Sanırım uyanmasam bile Lia gorevini ihmal etmemiş kendisi gidince de bununla ilgili Brodick'i görevlendirmişti. Brodick ilk olarak yatan Alexander'ı farketti, önce şaşırdı ama sonra rahatlamış gibi omuzlarını indirdi.

Benim tarafıma doğru gelince ise olmadığımı farkedince odada gezinen gözleri anında balkona dönerek beni buldu.

Yüzündeki gülümseme gerçekten görmeye değerdi. Aylardır onu tanıyor ve bir ağabey gibi görüyordum ama bu şekilde gülümseyebildiğini bilmiyordum. Çarpık bir gülümseme sundum. Elimden gelen sadece buydu. Yanıma doğru gelince elindeki tepside çiçekler haricinde yemek ve kahve olduğunu da gördüm. Kahveyi alarak balkona doğru yöneldim ve o da beni takip etti.

Ona bildiklerini sordum, anlattı.
Alexander'ın şüphelerini sordum, kendi gözlemlerini söyledi.
O da Alexander gibi düşünüyor ama bunu dile getirmekten çekiniyordu belli ki.

Derin bir nefes aldım biraz bekledim sonra verdim.
Ne yapacağımı bilmiyordum.
Ne yapmam gerektiğini de.
Sonra gece Alexander ile olan konuşmamızı hatırladım ve saklamamız gereken konuyu çok zor da olsa söyledim. Ben bunu söyleyince Brodick yanıma geldi ve ellerini omuzlarıma atarak sarıldı. Ona sarılıp ağlamaya devam ettim. Bu acıyı saklamak çok zor olacaktı. Ama öğrenmek için içime atmanın daha mantıklı olduğuna bende katılıyordum. Bunları düşünürken ağlamaya devam ettim ve etrafımdaki orman kokusu yerini kendi kokum gibi bildiğim mistik kokuya bıraktı.

Ben ağlarken Alexander uyanmış ve Brodick beni ona teslim ederken sessizce odadan çıkmıştı. Alexander kulağıma min nemph diye fısıldadı ve beni kucağına alarak banyoya taşıdı. Ağlamaya devam ederken beni küvete bırakıp yıkamaya başladı. Hangi ara kıyafetlerim çıkmıştı anlamadım. Ama beni yıkarken ben de akan suyla birlikte içimi boşalttım. Artık gözümde yaş kalmayınca boş boş bakmaya başladım.

Sonra Alexander'ın kısık sesini duyup dinledim.

Şarkı söylüyordu şarkıdan ziyade bir ağıt.

Sesi çok güzeldi ve içime işledi söylediği kelimelerin hepsi sanki bizim için yazılmış gibiydi. Kendi acısını, benim acımı, öfkelerimizi, kızgınlıklarımızı, yaralarımızı hepsini dile döktü ve ağıdına ekledi.

Denizlerin üzerindeki ay,

Senin ışığın uzakları görebilir.

Ay, biraz dur yerinde

Ve lütfen söyle bana sevdiğim nerede.

Anlat ona gümüş ay,

Onu nasıl kucakladığımı.

Anlat ki en azından bir dakika bile olsa

Beni rüyalarımda ziyaret etsin.

Onun yolunu aydınlat,

Uyandır Beni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin