Uyanış

6.6K 413 37
                                    

AURORA

Tabiki geç kaldık çünkü küçük kraliyetcik defalarca tuvalet molası verdi. Ki o elbiseyle tuvalet molaları pek kısa olmuyordu. En sonunda salona ulaşabildik ve benim için hava hoştu ne kadar az o kadar iyi.

Luke önden girerek bizi beklerken annem Roza'ya bir şeylerler hakkında konuşarak gülüşüyorlardı. Biraz arkada kaldım ve derin bir nefes alarak salona adımımı attım. Annemlerin yanına giderken nefesim ağırlaşmaya ve nabzım kulaklarımda atmaya başladı. Burnuma çok tanıdık bir koku geldi. Geldi derken burnuma gelip içime işledi.

"Anne?" dedim güçlükle yutkunarak. "Kokuyu çıkartamadım çok tanıdık?" Annem bana kocaman açılmış gözlerle dönerken Roza ve Luke sert bir iç çekişi ile aynı kelimeyi söylediler

"Kral!"

Sonra Roza mutlulukla gülümseyerek bana döndü "Nephi kralın ne yaptığına bak."

İçimden şu an büyük kraliyetcik ile uğraşmak istemiyorum desem de havayı kokladığını görünce ne aradığımı anladım. Nasıl aklıma gelmemişti eşim salondaydı ve sadece benim değil büyük kraliyetciğinde eşi salondaydı içimden onun adına da sevinerek eşimi bulmak istedim ama gözlerimi onun üzerinden ayıramadım.

Gözleri bir anda bana çevrildi ve kalbim durdu. Sanki transa girdim. Simsiyah gözleri sanki mümkünmüş gibi daha da koyulaştı. Gözlerine bakarken (ki bakmamam mümkün değildi) içimde anlayamadığım bir şeyler olmaya başladı. Canım çok acıyor ama bu acıma hoşuma gidiyordu. Sanki varlığından bile haberdar olmadığım kaslarım uzun bir uykudan uyanıyordu.

Alexander gülümsemeye başladı ve fısıldadı.

"Kraliçem."

Aramızdaki mesafeden bunu duymuş olmama mı yoksa istemsiz bir şekilde verdiğim cevap mı beni daha çok şaşırttı emin değildim.

"Eşim?"

Yanımda bir kaç nefes çekişi duydum fakat beni benden alan duyduğum uluma oldu. Sanki içimde bir şey kırıldı ve volkan patladı. İçimdeki acı büyüdü ve gırtlağımdan yükselerek çığlığa dönüştü. Çığlık atarken yüzündeki şaşkınlık beni daha fazla korkuttu. Ama çığlığım bir türlü durmuyordu.

Alexander bana doğru yürümeye başlarken ben de aynı anda geri geri yürümeye başladım. Annem ve Roza endişeyle bir şeyler söylüyordu ama onları anlamam mümkün değildi. Sanki bir şey kemiklerimi kırıyordu.

Kurdum uyanıyor muydu? Ama eşlerin ilk birlikte olmasından sonra yavaş yavaş oluşan bir durumdu bu. Öyle olmalıydı ama bu şekilde değil.

"Nefes al kraliçem." Alexander bu arada yanıma kadar gelmişti ve onun dışında tüm dünya yok oldu nefes aldım.

"Çok güzel" dedi beni sakinleştirmek için gülümseyerek. Ben geri geri çıkmaya çalışırken o da bana eşlik ediyordu.

"Herkes içerde kalsın Luke. Kimsenin bizi rahatsız etmesine izin verme!"  Luke bir şeyler söyleyince bu dikkatimi dağıttı ve göz kontağını kestim ama kesmemle birlikte henüz yatışmış çığlıklarım tekrar başladı.

"Bana bak kraliçem. Başka bir şey şu anda önemli değil. " Tekrar siyahlıklara daldım.

"Evet böyle devam et. Bana adını söylemek ister misin?"

Aslında nasıl konuşacağımı hatırladığımdan çok emin değildim ama ağzımdan kelimeler istemsizce çıktı "Aurora Nephrite Lupus?" gerginlikten soru moduna geçmiştim. Sorumu duyunca gülümsedi ve o gülümseme kalbimi tekletti.

"Emin değil misin? Peki o zaman sanırım benim kim olduğumu biliyorsun değil mi?"

"Büyük kraliyetcik?"

Yüzündeki şaşkınlık başka bir an olsa beni gülmekten yerlere devirebilirdi. Ama şu an değil.

"Kim?"

"Alexander?"

"Peki senin için kim?"

Lakap mi istiyordu?  Pekâlâ... "Lex?"

Gülümseme ile ödüllendirildim sanırım hoşuna gitti. "Bu kısaltmanın çok hoşuma gitmiş olmasına rağmen senin için kimim ben kraliçem?"

Acı dindi ve kesin bir kelime döküldü ağzımdan.

" Eşim."

Sonra acı eskisinden daha siddetli bir şekilde ortaya çıktı ve kumaş yırtılma seslerini de beraberinde getirdi.

Kurdum uyanırken Alexander bana eşlik etti. Acı bitip alışık olmadığım ama ayni zamanda rahatlatıcı bir pozisyonda karşıya baktığımda karşımda simsiyah ve kocaman bir kurt duruyordu. Başını yukarı kaldırdı ve ulumaya başladı.

Ulumanın mutluluktan olduğunu anında anlamıştım ve farketmeden ben de ona eşlik ettim. Sonra koştum sanki ilk defa koşuyormuş gibi. Ki sanırım ilk defa koşuyordum. Arkamda duyduğum seslere dönüp bakmama bile gerek yoktu. Kokusu her tarafımdaydı. Zihnimde kıkırdamasını duydum ve yavaşlayarak durdum. Dönüp eşimi dikkatli bir şekilde incelemeye başladım. Niyetimi anlamış olmalı ki sabırsız bir şekilde durarak etrafında gezmeme izin verdi.

Simsiyah kürkünde tek bir farklı ton bile yoktu. Kuyruğunun huzursuz bir şekilde sallamasından biraz abarttığımı düşünerek kendimi dizginledim. Üzgünüm diye geçirdim içimden anlamayacağını düşünerek.

"Üzgün olmana gerek yok kraliçem. İstediğin kadar beni inceleyebilirsin. Huzursuz olma nedenim o değil. Seni çok uzun süre bekledim ve tam karşımdayken sana dokunmamak çok zor." Sözlerinin etkisiyle erirken bir an başka bir şeyi farkettim.

"Konuşabiliyoruz?"

"Aşikar." dedi gülerek. En azından gülerek diye düşünüyorum. Zihnimde canlanan görüntü buydu.

"Böyle bir özellik olduğunu bilmiyordum. Evet eşlerin hisleri aracılığıyla iletişim kurduklarını duymuştum ama kelimelerle iletişim kurabildiklerini bilmiyordum."

"Yapamazlar zaten. Her kurt insan formundayken ve kurt formundayken eşinin hissettiklerini hissedebilir. Lycaonlar istedikleri hissi eşlerine gönderebilir, bilinçli bir alışveriş yapabilir.  Ama kral ve kraliçe kurt formundayken de konuşabilir. Ve 5000 yıldır birkaç kral ve kraliçe insan formundaykende birbirlerini zihnen duyabildi."

Anlattıklarının bir kısmını dinliyordum aklım hala gece gibi olan kürkündeydi. İyi ki kurtların gece görüşü vardı yoksa görmek nerdeyse imkansız olurdu. Ben bunları düşünüp mırıldanırken Büyük kraliyetcik kahkahaya benzer bir ses çıkarttı ve üzerime atladı. Ah oyun zamanı...

Uyandır Beni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin