Düğün

4.1K 244 24
                                    

Aurora

Salonun kapısının önünde durmuş giriş vaktimin gelmesini bekliyordum. Yanımda her zamanki gibi Lia ve Brodick duruyordu. Annem Roza ve Vitalis içerideki yerlerini almışlardı.

Elbise haricinde bir aksesuar olmama kuralı ne kadar hoşuma gitmiş olsa da şu an ellerimi nereye koyacağımı bilemediğim için bari elime bir çanta falan alsaydım diye düşünüyordum.

Lia heyecanla olduğu yerde küçük küçük zıplarken grubun ağabeyi sabırla bekliyordu. Boğazını temizlemesiyle zamanın geldiğini anladım ve başımı dik bir şekilde tutmaya zorlayarak kapının önünde bekledim.

İki yanımdaki hareketle bende hareketlenerek yürümeye başladım. Gözlerim anında tam karşıdaki karanlık krala kilitlendi. Giydigi siyah kıyafette pelerini haricinde yine tek bir renk yoktu. Benimkiyle aynı uzunlukta olan siyah pelerininde yine benimki gibi altın ipliklerle yapılmış işlemeler vardı. Kontrol etmeme gerek olmadan bu işlemelerin benimkilerle birebir aynı olduğunu biliyordum. Basamakların tepesinde dururken yan dönmüş ve pelerin arkasından uzanıyordu. Bu sarmal işlemeleri gerçekten sevdiğimi düşünürken Alexander'ın başındaki taç gözüme takıldı. Altın sarısı olan güç simgesi üzerinde aynı işlemeler resmen bana göz kırpıyordu. Kıyafetlerimizin birbirini tamamladığını düşünürken o an aslında ikimizinde taç ile eşleşecek şekilde giydirildiğimizi farkettim.

Basamakların başında Lia ve Brodick beni selamlayarak merdiverin iki yanındaki yerlerini aldılar. Omuzlarımı dikleştirdim ve merdivelerden çıkarak Alexander'ın yanındaki yerimi aldım.

Alexander elimden tuttu bizi önümüzdeki topluluğa doğru çevirirken gurur dolu sesiyle seslendi.

"Aurora Nephrite Lycaon! Kraliçem! Benim tek vekilim. Bana duyduğunuz saygıyı ona da duyacaksınız. Ondan gelen emri benden gelmiş gibi kabul edeceksiniz. Ona yapılan en ufak saygısızlık bana yapılmış demektir. Ona yapılan saygısızlık size yapılmış demektir!"

Kısa süren bir sessizlikten sonra Luke seslendi. "Lycaonlar!"

Bu hitaptan sonra salondaki tüm Lycaonlar tek dizlerinin üzerine çökerek sağ ellerini yumruk yaparak kalplerinin üzerine koydular ve tek bir ağızdan bağırdılar.

"Tanrıçamız kutsasın,
Kraliçe Aurora yeryüzünü aydınlatsın."

Onlar hiç ayağa kalkmadan, yaşlılar önümüze geldi. Bu sefer anlayacağım dilde bir şeyler söyleyip aynı şekilde tek dizlerinin üzerine çökerek bizi selamladılar.

Sanırım Lia'nın kutsama dediği olay buydu.

Kutsama bittikten sonra Alexander cebinden yüzükleri çıkarttı ve yüzüğü takarken eski dilde yemin etti

"Na ztikhna wles min tilta, seni görüyorum ışığım,

Na yarsaden wles min hulta, seni duyuyorum ruhum,

Nel itkente hol dantalta min reginna, tüm karanligimi aydınlatın Kraliçem,

Nel min tilta, min hulta, min reginna, sen ışığım, ruhum, kraliçem,

Na lenta menek retnaaka nelen munta Alxander Sylvius Lycaon , ben Alexander Sylvius Lycaon sana yemin ederim ki,

Bintante maluk szimaptna na barnil, bundan sonra seni koruyup,

Na kaltan mintalu klempna min amorna, seni sonsuza kadar seveceğim,

İtnag mustaklan nante malang, eğer yeminimi bozarsam,

Stolnk mintak amelsna durnokp kalen min hulta infernoelna, ruhum sonsuza kadar cehennemde çürüsün."

Yemininden sonra yüzük parmağımı öptü ve yüzüğü yerleştirdi.

Uyandır Beni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin