1.

2.2K 126 87
                                    

"felix, acele et."

ağzında döndürdüğü cipsi yutarak banyonun kapısının önüne oturdu yavaşça, bacakları çok çabuk yorulur olmuştu son zamanlarda. kapının açılmasıyla beline doladığı havluyla çıkmıştı arkadaşı, nefes kesici durduğunun fikirleri dönmüştü aklında.

"insanları çok zorluyorsun." tek gözünü kırparak yaptığı konuşmadan olumlu yanıt beklese de başına aldığı darbeyle sızlanarak yerinden kalktı. bu gece en sevdiği grubun konseri için yurttan kaçma planı yapmışlardı.

"yakalanmayacağız değil mi?"

hala oyalanırken felix'te gezdirdi bakışlarını, sarı tutamlarını saçlarından daha ıslak bir havluyla kurulamaya çalışıyordu.

"siz sorun çıkarmazsanız eğer pek sanmıyorum yakalanacağımızı."

olağanüstü bir ciddiyetle kurduğu cümle sonrası yatağa uzanmıştı, gecenin bir yarısı pencereden sızan esintiyle içi ürperiyordu.

yurda ilk geldiği zamanı anımsadı bir an o gece de içi üşüyordu. insanlarla tanışmak istemiyordu lakin kahve saçlarıyla kendisine umarsızca bakan genç basit bir rüzgardan daha soğuk gelmişti tenine. yine de zamanla gereğinden fazla yakınlaşıp sırlarına ortak olmaya başlamışlardı.

değersiz hayatta başına gelmiş en değerli şeydi jeongin.

"kilo aldığımı hissediyorum."

banyo kapısında büzülmüş dudağı ve asılmış suratıyla pek bir tatlı durduğundan haberi yoktu elbette ki.

"kuş kadar hafifsin ne kilosu?"

düşen yüzü yerini tatlı bir gülüşe bıraksa da bilinçaltında hala aynı düşünce yatıyordu.

"gelebildim sonunda."

odaya yüksek sesle giriş yapan seungmin'i uyardı felix, gereğinden fazla ses başlarına bela aldırtabilirdi.

"bizi yakalatmaya mı çalışıyorsun?"

gözlerini hızla devirerek hala hazır olmayan arkadaşlarını uyardı geç kalacaklarına dair.

"biliyorsunuz minho da gelecek konsere, heyecanlıyım sadece."

uzun sayılacak bir zamandır gözüne takılan bir genç vardı seungmin'in, her seferinde fırsat kolluyordu konuşmak için fakat pek bir sessizdi beğendiği kişi bu yüzden direkt olarak yanına gidip konsere çağırmıştı. olumlu cevap almasıyla iki gece uyku tutmamıştı kendisini, zihninde canlanıyordu her bir zerresi.

karşılarında tek bir engel kalmıştı o da nöbetçiye ses duyurmadan duvardan atlamaktı.

"ya düşersem?"

duvarın üzerinde ikiliye bakarken oldukça korkmuş gözüküyordu jeongin, en sona kendisi kalmıştı. kollarını iki yana açarak atlamasını söylemişti felix. cesaretini toplayarak bedenini arkadaşının kollarına bıraktı.

"aramızda bir şey mi oluyor bayım?"

"sanırım hayır."

"gerçekten flört etmekte çok beceriksizsin felix."

"öyle bir amacım yok çünkü."

nihayetinde pes ederek ağacın altında kendilerini bekleyen araca binmişti, gerçekten umutsuz vakaydı.

arabada tanıdık olmayan bir yüzle karşılaştıklarında chan araya girdi.

"uzun süredir yakın arkadaşım olan hyunjin, kampüse yeni geldi."

ortamın gerginliğini soldurmak için öne atıldı jeongin.

"memnun oldum."

"geç kalacağız, sürecek misin yer mi değiştirelim?"

patavatsız tavrıyla hyunjin'in cümlesini bölmüştü felix fakat bu sinir edilesi olduğu halde hoşuna gitmişti karşı tarafın.

karanlığın çöktüğü havada gözlerini aynaya yönlendirdi istemsizce, kendisine bakan bir çift gözle arkasına yaslandı yeniden.

pek hoşuna gitmemişti bu çocuk.

panayır alanındaki kadar kalabalık bir toplumun oluşturduğu görüntüden gözlerini alamadı, çoğu ışık sahneyi aydınlatıyordu ve bu kutsal bir görüntü oluşuyordu kendisi için.

"minho hemen ileride." 

elini jeongin'e uzatarak tutmasını işaret etti chan, küçük bir çocuk gibi hemen kaybolabilen birisiydi çünkü ve bu ufaklığı kaybetmek istemiyordu.

adımları yoğun kalabalığı geçerek önleri bulmuşken kendilerini bekleyen kişiyi gördüler. seungmin, hyunjin ve chan zaten bu yüze aşinayken onların aksine felix ve jeongin yeni göreceklerdi.

sarı saçlarını geriye atarak kalabalıktan sıyrıldı felix, insanlar düşünmeden hareket ediyordu bu yüzden bir hayli dikkatli atıyordu adımlarını.

parlayan ışıkların arasında kendisine dimdik bakan bedene kitlendi gözleri, o derece keskin bakıyordu ki içi ürpermişti.

"selam minho."

seungmin'in yanından geçerek kendisine bakan bedene koşmasının ardından anlamıştı bu gencin kim olduğunu, pek bir sevimsizdi.

"gelebildiniz demek."

görünüşünün aksine konuşması daha samimiydi fakat kendisini iten bir şeyler vardı.

yanında hissettiği gölgeye döndü aniden,

"chan ve jeongin içecek almaya gitti ve sen bana kaldın sanırım."

mutlu olduğu söylenmese de arkadaşlarının aksine kendisini yalnız bırakmayan hyunjin'e biraz samimi davranması gerektiğini hissetmişti.

"herkes bu konseri beklemiş gibi."

aklını okurcasına konuşmasıyla onaylamıştı felix, gerçekten olağanüstü bir kalabalık olduğunu düşünüyordu.

"arkadaşların çok çabuk yakanı bıraktılar."

kısa süren bir gülüş kazanmıştı yüzü, fazla açık sözlüydü sanırım.

"sorun yok yalnız kalmayı severim."

"sanırım bu yüzden sevmedin beni."

kendisinden çok değil yine de biraz uzun olan beden döndürdü bakışlarını, gereğinden fazla açık sözlüydü.

"duygularını çok belli ediyorsun."

bunu gardını düşürmek olarak algılamıyordu felix, duygular bir insana bahşedilmişse eğer bunları yaşaması gerekirdi.

"hayır sadece duygularımı göstermekten çekinmiyorum."

başını yana yatırarak sarışında gezdirdi gözlerini.

"ilgi çekici."

roxanne                                                                   minlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin