13.

301 59 71
                                    

yüzünü teyit geçen rüzgar saçlarını havalandırdı bir süre, havaların en kasvetli zamanlarıydı. yalnızca gece değil gündüzleri de kararıyordu artık havalar fakat felix seviyordu soğuğu hissetmeyi, bedenini titreten vücudunu dinç tutan havalarda yarı korunmasız bir şekilde oturmayı seviyordu.

hyunjin'in odadan ayrılma haberiyle yalan söylemeyerek üzüldüğünü belirtmişti şimdi minho'yla yalnız kalıyordu ve elbette her fırsatta o odaya üçüncü olarak gelmek için yetkililerle konuşan seungmin'den bahsetmiyordu bile.

düşündü uzunca, odadan çıkmayacaktı burası onun odasıydı neticesinde. seungmin'in gelme teklifi kabul olursa eğer o zaman daha da sessizleşecekti. sonuç olarak söylediği hiçbir cümlenin bir anlamı yoktu bunu biliyordu.

"nihayet."

karşısına oturan tanıdık gençle yüzü gülmüştü aniden.

"changbin."

numaralarını almışlardı fakat konuşmaya fırsat bulamamıştı ikili.

"bu havada bahçeye çıkacak tek insan olmadığımı biliyordum."

gülümsedi felix bu cümleye karşı.

birbirine benzediklerinden emin olmuştu ve bu da güzel bir kanıttı ikisi için.

"ne yapıyorsun tek başına?"

kazağını kaldırarak ısıttığı minik yavruyu gösterdi.

"sarı, tıpkı senin gibi."

gizlice yurda sokma planı yapıyordu ufaklığı bu yüzden herkesin öğle molasına çıkmasını bekliyordu, çok değil yaklaşık on dakikaya herkes mola verecekti.

"başına bela alırsan bana haber ver, yalanlarım inandırıcıdır."

bu teklifi kabul ederek sohbete devam ettiler.

bir süredir içinde oluşan huzursuzluk yeni bir insanla konuşmasıyla tamamen yok olmuştu, kısa süreli de olsa. dertsiz kalmayı, aklında biriken düşünceleri yok etmeyi özlediğini fark etti.

hızla akan sohbet öğle molasıyla sonlanmıştı, changbin felix'in arkasını kollarken hızla çıktı merdivenlerden. boş odanın kapısını aralayarak changbin'i de davet etti içeriye. minho'nun dersleri uzun sürecekti bu yüzden sorun olmayacağından emindi, eğer bir sorun olursa ise bahane bulabilirlerdi çabucak.

"ne ile beslenir ki?"

ıslanmış saçını kurulamak adına havlu alarak başının üzerine koydu umursamadan ve yeniden yere, changbin'in yanına oturdu.

yurtta pek yiyecek barındırmazlardı bu yüzden şu anlık verecek yemeği yoktu ama en kısa zamanda bir şeyler alarak bu miniğin karnını doyuracaktı.

"saçın." changbin'in konuşması üzerine tüm dikkatini vermişti gence.

"hasta olacaksın." üzerine eklediği kelimelerin ardından havluyu kavrayarak felix'in ıslak saçlarında gezindirdi.

masaj hareketleriyle kuruluyordu saçını, her dokunuşunda da mayışıyordu genç oğlan.

yüksek bir sesle ayrıldı ikili, günah işliyorlarmışçasına korku empoze etmişlerdi beyinlerine.

"odaya yabancı almıyoruz."

minho'nun soğuk sesi kışı daha da kasvetli bir hale getirmişti, apaçık belliydi sinirlendiği.

özür dileyerek odadan çıktı changbin, ardından gitmek istese de gidememişti felix.

"neden yabancıları içeri alıyorsun?"

kapıyı tutan eli kilite uzandı sessizce, çevirmişti.

"sorunun ne senin?" sınırlarının sonuna gelmişti artık felix, dayanmak için bir sebep arıyordu lakin bulamıyordu. "seungmin odaya girerken sorun olmuyor ama ben yapınca sorun mu oluyor?"

uzun zamandır sakin bir kişiliğe sahipti, hatta bununla pek çok övgü almıştı ama hayatında gereksizce kendisini üstün gören insanlar yüzünden sabrı sonuna kadar tükenmişti.

"gelmeyecek o zaman bir daha ikisi de."

cevap vermeden yeniden oturdu yerine, küçükle oynamaya başladı. ele avuca sığmayacak kadardı. sarıya yakın turuncu tüyleri ufak tefek çıkmıştı bu nedenle daha da sevilesi geliyordu göze.

"onu nasıl soktun odaya?"

felix'in yanına ilerleyerek yanı başına oturdu.

ellerinden yavruyu alarak kendi kucağına koydu, karnını severken ne kadar hoş olduğunu fark etmişti.

"bıraksana ben ilgileniyorum."

elinden alınan yavruyla gülümsedi minho, felix'in saçlarında gezdirdi parmaklarını sakince.

"sen onunla ilgilen, ben de seninle."

gözlerini bıkkınlıkla devirerek yatağına oturdu sarışın, ne kadar uzakta olursa o kadar huzurluydu. minho da kalktı yerden ve çantasıyla uğraştı.

aradığını bulmasıyla ilk yardım çantasından bir şırınga alarak yeniden felix'in yanına yerleşti. paketten çektiği ılık sütü miniğin ağzına değdirdi.

"bugünlük burada kalsın ama yarın doğruca veterinere götür."

çok uzağında sayılmazdı minho, dizleri dizlerine, saçları saçlarına, kokusu kokusuna ortak olmuştu.

doğrudan bir sorunu yoktu, tek hatası davranışlarıydı.

parlak gözlerinde gezdirdi bakışlarını bir süre, isteyince ne kadar güzel gözüktüğünü fark etti.

o denli bakmıştı ki içine düşeceğini hissediyordu.

kısa süre sonra minho da kendisine bakmıştı.

tenini süzdü kendisine bakan gencin. öperek, hafifçe kirletme isteği doğmuştu içinde.

nefesleri karışacak kadar yakınken kilometrelerce uzakta kalmayı tercih etmişlerdi.

kırgındı bu yüzden kendisine.

gözlerini kapatarak hayalini düşledi, ne de güzel resmedilmişdi aklında.

ve kısa süre sonra resmi gerçekleşti, elindeki fırça isteğini çizer bir hal almıştı.

dudakları ısınmıştı güneş sarısıyla.

roxanne                                                                   minlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin