sırayla dizilmiş ağaçlar, üstlerini beyazlıklarıyla örten kara inat çıkan güneş. tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilen şehri izliyordu büfenin geniş penceresinden.
"boş mu?"
"dolu."
sıkı sayılmazdı araları fakat küçük diyaloglar sayesinde daha da uzaklaşıyorlardı birbirlerinden.
"senden yaşça olgun olanlara kaba davranmamalısın."
minho'nun öğüt veren cümlesi yeterince sıkmıştı canını.
"sadece yaşının olgunluğuyla övünecek olman yeteri kadar kötü." bakışlarını manzaradan çekip karşısında dikilen gence döndürdü. "nitekim başka bir olgunluk belirtisi göremedim sende."
anlamsız bakışlarını kendine saklayarak önüne döndü yeniden.
minho'ya karşı içi ısınmamıştı.
seungmin'le yakınlarda fakat yeteri kadar sayılmazlardı kendisi için bu yüzden yorumlarını kendine saklamayı düşündü, kimseye karışma niyetinde değildi.
"tam neden içim ısındı diye düşünüyordum." izinsiz bir şekilde karşısına oturan hyunjin'e çevirdi gözlerini. "seni görmüşüm ondanmış."
"seninkiler girişte oturuyor burada tek başına ne geziyorsun?"
çatılmış kaşlarıyla iki yakın arkadaşı ve chan ile minho'yu görmüştü. gözüne fazlaca samimi gelen bir tablo olmuştu.
"seninkiler de orada."
"benimki burada."
tüm uğraşlarını bir kenara bırakıp tamamen odağını hyunjin'e verdi felix.
"büyüğüm diye istediğin üslupla konuşma hakkın yok."
büyük bir ciddiyetle düşündü ne cevap vermesi gerektiği hakkında.
"sağ çaprazına baksana."
kendisine denileni yaparak kitap okuyan genci izledi felix, hafif şişmiş yanaklı ve uzun saçlıydı.
"gördüğün kişi tam olarak eski sevgilim."
"kıskandırmak için mi yanıma geldin?"
direkt olarak duyduğu zaman kötü hissettiren bir cümle olmuştu bu fakat eksik yerler vardı.
"hayır, seninle konuşmak için geldim sarışın. konu açmaya çalışıyorum."
kitaplarını çantasına yerleştirerek elini karşısında umutsuzca kendisine bakan gence uzattı.
"odayı düzenlerken sevgilini nasıl kıskandıracağını konuşabiliriz o zaman."
almak istediği yanıttan daha fazlasıydı bu hyunjin için.
"insanı inanılmaz şaşırtıyorsun."
ince bileğini eliyle kavrayarak peşinden sürükledi sarışını. ilk gördüğü an anlamıştı bu çocuğun farklı bir his verdiğini, ulaşılmaz değildi fakat bir hayli yorucuydu.