altında sığındığı küçük çatının çatlaklarından azar azar akan yağmur damlalarının sesi harici pek gürültüsüzdü yavaştan kararan sokak, ağzından üflediği soluğun havaya karışmasını izledi inatla. uyuşuk bedeni olduğu yere çiviyle çakılmışçasına kilitli duruyordu, etrafında kendisine bakan ayyaşlar hariç sorun teşkil eden kimsecikler yoktu.
yavaş ve bir o kadar savurgan adımlarını sokağın taşlarına özensizce atarken aklını meşgul eden düşünceleri de beraberinde sürüklüyordu.
güzel giden ilişkisi, arkadaşlıkları kısa süre içinde bitmişti şimdiyse hyunjin dışında konuştuğu pek insan yoktu. odasında geceleri tek yatar sabahları tek kalkar olmuştu, huzursuzdu bu durumdan haliyle yakınıyordu da.
yine de sorun çıkarmayarak bitirmeyi hedefliyordu bu yılını.
durağanlaşan yağmurdan fırsat bularak koşuvermişti yurduna doğru, ayakkabılarından sıçrayan su pantolonunu ıslatmıştı iyice. hızlandırdığı adımları merdivenleri çoktan bulmuşken seungmin'in kapısında kalakalmıştı bir süre.
farkında olmadan sıktığı yumruğunu gevşeterek odasına ilerledi, yalnızca güzelce uyuyarak yarına sağlıklı bir şekilde uyanmak istiyordu.
sakince araladığı kapısını yine aynı tavırla kapattı, kasvetli odasını hiç özlemiyordu şu sıralar. daha bir süre önce tek kalmak istediği bu yerde şimdi fazlaca yalnızlık çekiyor oluşu can sıkıcıydı.
ışığı açarak yatağındaki şişkinlikte göz gezdirdi kısa süre, yüzüne yerleşen gülüşle örtüyü kaldırırken koca bir boşlukla yüzleşmek zorunda kalmıştı. "tanrım, akıl sağlığımdan şüphelenmeye başladım."
kendi kendine mırıldanırken banyodan gelen seslerle tüyleri dikilmişti teninin üzerinde.
yavaşça araladığı banyo kapısından çıkan minho'yla geriledi.
konuşacağı sırada boğazına kaçan sesiyle susmayı tercih etti lakin konuşmak istiyor oluşunu gözden kaçırmamıştı erkek arkadaşı.
"fark edemedim." diyerek geçiştirdi yalnızca, aslına bakılırsa heyecanından dolayı susmak zorunda kalmıştı. uzun zamandan beri odada tek dolaşmaya alışıktı.
"aramızdaki garip gerginliği sonlandıralım mı?"
bir şey demeyerek üzerini değiştirmeye koyuldu minho öfkeli değildi fakat konuşmak için yorgundu.
yatağına yatarak bekledi bir süre, sessiz kalan felix'i yanına çekerek omzuna yasladı başını, vanilya kokan yumuşak tende gezdirdi burnunu kısaca.
"pişman olacağım şeyler yapmak istemiyorum." belirsiz çıkmıştı ağzından bu cümleler öyle ki iki üç tanesini anlayabilmişti felix ama bu durumu bozmamak için susmuştu, belki de ne dediğini yeniden sorması gerekirdi fakat buna karşı olağanüstü bir karşıtlık kurdu.
"yarım saate fakültede olmam gerekiyor." kestirip attığı bir cümleydi bu, felix'in umurunda bile olmadığı gereksiz söz yığınından ibaretti. elbette derslerini ekebilirdi neticesinde 1 haftalık küslüğün ardından ilk kez böyle yakın olmuşlardı.
"gitmen gerekiyor o halde."
"maalesef."
başını sallayarak onayladı felix bunu, zorla tutamazdı.
"biraz geciktim ama üzgünüm, changbin'e karşı şüphem olmamıştı,,"
"önemi yok."
sözünü keserek halihazırda sıkı olan sarılışını daha da yaklaştırdı minho.
"akşam bana vakit ayırır mısın peki?"
gülerek bedenini geriye çekerken erkek arkadaşının saçlarını kulağının arkasına yerleştirdi, küçük bir öpücük kondurmayı ihmal etmeden.
bunun olumlu bir yanıt olduğunu anladığı an ise aralarındaki bağın az da olsa düzeldiğini kavramıştı felix, sevinç içindeydi.
mutluluğunu gizleyerek fakülteye gitmek olan erkek arkadaşının gidişini izledi.
bay yeon'un odasından sağlam bir şekilde çıkabilmişlerdi bu yüzden ikiye katlanıyordu duyguları üstelik o günden sonra seungmin'le de karşılaşmamıştı. kısa süreli ceza aldığını düşünüyordu, böyle bir duyum almıştı.
yaklaşan dersi için hazırlanmaya başlarken aklında yalnızca akşamki randevusu vardı,
kusursuz davranmalıydı.
titreşen telefonunu açarak hyunjin'le sohbet etti fakülteye gitmeden önce, han ile birlikte vakit geçirdiğini öğrenince fazla meşgul etmemek için kapadı telefonu.
yüzünden düşmeyen gülüşünü izledi aynanın karşısında ardından ise kızaran göz altını.
artık huzurla yatacağı için kırmızılıkları umursamadı, neticesinde düzelecekti bu sebepten dolayı kafasına ekstra bir durum olarak takmasına gerek yoktu.
dersinin dahi ne olduğunu bilmeyerek girdi kampüse. sessizliğin içinde yankılanan adım sesleri kulağını cızırdatıyordu, bu denli sessizlik pek normal karşılanacak bir durum değildi.
üst kata çıkarken bay yeon'un kapısında bekledi, seungmin'i her ne kadar sevmese de geçmişe dayanan ilişkilerine olan saygısından başına ne geldiğini bilmek istiyordu.
açan yoktu.
yeniden tıklattı.
ders verdiğini düşünerek alt kata indi yeniden konferans salonundaki kalabalıkla anlamıştı sessizliğin neden yaygın olduğunu.
dikkatini dağıtmadan bay yeon'un yardımcısının odasına girdi.
"bay yeon bir toplantıda, üçüncü kat 2 numaralı oda."
teşekkürlerini sunarak ayrıldı odadan felix, pek sık gerçekleşen bir durum değildi bu toplantı olayı bundan dolayı ilgisini çekmişti.
kırmızı kapının önünde beklerken derince bir iç çekti, huzursuzca kıpırdandı yerinde.
cebinde kıpırdanan telefonu kulağına götürdüğü an ise orada öylece dikilmek dışında bir şey yapamamıştı.
"minho, fakülteden atılmış."