15.

345 62 62
                                    

ovaladığı gözlerini dinlendirdi bir süre felix. bakışlarını odadan çekerek yan yatağında kendisine kaçak bakışlar atan bedene verdi. sinsice gülerken pek bir ilgili gözüküyordu.

"gözlerini çek üzerimden."

aldırmadan izlemeye devam etti minho. uzun süredir izliyordu genci bu yüzden biraz daha izlemekten zarar gelmeyeceğini düşündü. gözleriyle ezberlemişti bedenini göğsünün altındaki beni, burnunun üzerindeki çilleri, kirpiklerinin ne kadar titrediğini, kaç defa yutkunduğunu ve dahasını. hepsini kazımıştı aklına.

henüz akşam vakitlerindeyken odaya izinsiz giren misafirle gözlerini kapadı minho.

seungmin'in bakışlarına aldırmadan banyoya girdi felix, eğer minho sözünde duracaksa şu an kalkması gerekiyordu.

odadan gelen gürültülere kulak asmadan devam etti, son derece ilgisizdi arkadaşına karşı. düşüncelerinden emindi çünkü. ne düşündüğünü tahmin edebiliyordu, üzerine bir şey giymemesini bile minho'ya bağlayacak kadar kıskanç bir yapıdaydı.

işini hallederek çıktı banyodan sesler de kesilmişti. birkaç parça kıyafet alarak yeniden döndü banyoya, utanması yoktu oracıkta giyinebilirdi fakat azar işitmek şu anlık isteği değildi.

karnının üst kısmındaki morluk gözüne ilişti aniden, düşünmedi üzerine giyindi eğer düşünürse kötü sonuçlar doğurabilirdi kendi kafasında.

tahminen minho ve seungmin'in gittiğini düşünüyordu fakat odaya dönmesiyle sadece seungmin'i görmüştü.

"arkadaşının sevgilisine mi yanaşmaya çalışıyorsun?"

kollarını birbirine bağlayarak üzerine doğru adımladı seungmin.

sıkılmıştı.

"arkadaş göremiyorum."

sinirini belli edercesine güldü seungmin, o denli gülüşün içinde pek çok duyguya rastlanılabilirdi.

minho'dan uzak durmasını belirterek çıkmıştı odadan, peh.

felix'in de isteği tam tersiydi, minho'nun kendisinden uzak durması.

gülümsetmişti bu düşünce onu, acınasıydı.

telefonuna uzanarak arkadaşını çağırdı yanına, kurallar tek taraf için geçerli olmamalıydı.

yatağına uzanarak bekledi, biraz sürdü gelmesi elbette normaldi bu.

"gelebildim sonunda." elindeki şişeleri göstererek sevinçle güldü changbin. hyunjin, felix'le minho'yu evine çağırmıştı yeniden geceye kadar oturacaklardı. seungmin'in de geleceğinden emindi yalnız kalmamak için çağırdı arkadaşını.

"hazırız o zaman gidelim."

saçlarını kısa sürede kurulayarak dışarıya çıktılar birlikte, evi yakındı bu yüzden hemen varabilmişlerdi. changbin her ne kadar sorun olmayacağından emin olmasa da hyunjin'in tatlı tavrı sonucunda epeyce iyi anlaşmışlardı.

han'a da selam vererek muhabbetlerini koyulaştırdılar uzunca.

ardından kapı çaldı, felix'in beklediği an gelmişti.

kolunu changbin'in omzuna atmış, başını ise omzuna yaslamış bir şekilde bekliyordu ikiliyi.

yanından geçerken pek bir tehlikeli bakıyordu minho.

"changbin bu, felix'in arkadaşı."

seungmin'in tatmin edici yüz ifadesinin aksine gergindi minho. kendisi de aynısını yaptığı halde keyfi kaçmıştı aniden.

"nerede tanıştınız?"

sevecen bir tavır takınmıştı eski arkadaşı.

"barda." diyerek changbin'e döndü felix.

henüz gece olmadan minho'yu sınamak istiyordu, yaptığı yanlışı biliyordu. seungmin'e olan sinirini minho'dan çıkarıyordu elbette yanlıştı bu fakat iyi hissettiren her şey onun için yeteri kadar etikti.

han'la hyunjin'in fazla samimiyeti dikkatini çekti changbin'in. felix'in kulağına eğilerek aralarındaki ilişkiyi sordu sessizce. sevgili olduklarını öğrendiği an ise parçalar oturmuştu zihninde.

"hoşuna gitmedi mi?"

felix'in de kulağına eğilmesiyle güldü changbin. pek hoşuna gidilecek veya gidilmeyecek bir durum olmadığını belirtti.

"eğer bir erkek sen değilsen pek ilgi çekici gelmiyor açıkçası."

aldığı iltifatla fark etmeden tebessüm etmişti felix.

arkadaşlarına dikkatini yeniden verdiği zaman ise seungmin'in minho'nun kucağına yatarak bir şeyler anlattığına tanıklık etmişti.

bardak almak için ayaklandı, boğazından bir şeylerin geçmesi gerekiyordu artık.

tüm dolapları karıştırırken kapının kapanma sesiyle geriledi.

tüm hırsıyla, siniriyle minho gelmişti yanına.

"eğleniyor musun?"

iğneli bir dil takınmıştı fakat onun aksine felix başını sallayarak gülümsemişti.

çenesini kavrayan parmakları iteledi.

"senin eğlencen içeride minho."

imalı sözleri yerini bulmuştu, bir şeyleri göstermeye çalışıyordu felix ona sadece.

herhangi bir davet olduğunda onun yanında kimin olduğunu göstermişti, kimin belini kavrayacağını, kimi dinleyeceğini ve daha birçok şeyi. anlamamayı tercih eden minho'ydu.

yeniden yanağında gezindi parmakları itiraz etmedi bu sefer, çenesinde durarak kendisine yaklaştırdı ince yüzünü.

her saniye giderek artan arzusuna engel olmayı dilerdi fakat karşısında arsızca sırıtan gençle bunun pek mümkün olmadığını fark etti.

değişmişti felix, önceden olsa şu an burada kavga çıkarabilirdi ama şimdi intikam alıyordu. anlıyordu minho. onu sınayarak dehşet bir katliam yapıyordu adeta.

"seni istiyorum."

tenine değen bacakların varlığı bile her saniye zorlanmasına sebep veriyorken bu denli yakın olmaları felakete sürüklüyordu kendisini. dudaklarını yaklaştırırken parmağını dudağına bastırdı felix.

"aynı anda iki eğlencen olamaz lee minho, birinden vazgeçmen gerekiyor."

böylelikle son hamlesini de yapmıştı felix.

roxanne                                                                   minlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin