21.

273 52 53
                                    

eline aldığı üç fotoğrafı da sırayla incelemeye koyuldu. birincisinde küçük bir çocuk elindeki çiçekle kameraya dişlerinin tamamını göstererek gülüyordu, bu manzara karşısında epey eğlenmişti. ardından ikincisini aldı beklemeden havuzun ortasında şişme oyuncakların üzerine oturmuş ağlar bir biçimde bağırıyordu.

"suyu sevmez miydin?"

"hala sevmiyorum."

minho'nun dediğiyle gülerek üçüncü fotoğrafı da aldı eline, genç bir adamın kucağındaydı erkek arkadaşı. dudağını büzmüş en tatlı gülümsemesini sunuyordu kameraya.

"bu kim?"

parmağının üzerinde kalan adama odaklandı minho.

"babam, yanındaki de annem."

"çok güzeller." iltifat etmek için dememişti bunu resmi gördüğü an hoşuna gitmişti. "tek çocuk musun?"

başını salladı onay verircesine, "benden daha iyisinin gelmeyeceğini bildikleri için yeni bir çocuk istemediler."

olduğu yerde hareketlenerek güldü felix. sırtını minho'nun göğsüne yaslamış oturdukları yerden küçüklük fotoğraflarını inceliyorlardı.

havuzdaki fotoğrafını alarak başını geriye eğdi. "bunu bana versene."

"çok kötüsün, o en çirkin halim."

mızmızlanmıştı bir süre fakat felix bunun gördüğü en şirin fotoğraf olduğunu söyleyince kabul ederek verdi.

ayaklanarak cüzdanına yerleştirdi hemen fotoğrafı, bunu hayatının sonuna kadar saklayacaktı.

"toparlan hadi, ders var."

kitaplarını çantasına koyarak minho'yu da kaldırdı zoraki bir biçimde, elinde olsa tüm gününü felix'le geçirirdi lakin fakülte bunu engelliyordu.

"gitmeyelim."

derslerinde sorun yoktu bu yüzden tek günden bir şey olacağını düşünmüyordu.

"bu söz sana ait olamaz."

uzun zamandır tanıyordu minho'yu başlarda içli dışlı değillerdi ama o zaman da biliyordu derslerine önem verdiğini.

"bana neler dedirtiyorsun, sen düşün gerisini."

omzuna taktığı çantasını geri masaya bırakarak döndü minho'ya, "derslerini aksatmamalısın, son senen üstelik."

vakitlerinin çoğunu birlikte geçirmeye başlamışlardı bir süredir ve birbirlerini daha da tanıma fırsatı geçmişti ellerine. bundan mutluluk duyuyordu ikisi de ilk zamanlarında hoşnut olmadıkları şeyleri öğrenmişlerdi şimdi ise tam tersini.

minho'nun son senesinin olması da işin cabasıydı, odasına yeni kişiler gelecekti ya da tek başına kalacaktı. yeni insanlar yerine tek kalmayı yeğlerdi işin özünde.

"sinir bozan üst sınıfın gidiyor."

ilk zamanlarına atıfta bulunarak güldü minho, pek iç açıcı zamanlar değildi fakat alabildiği kadar keyif almıştı.

"hala sinir bozmaya devam ediyor."

gideceğini biliyordu elbette sürekli hatırlatması canını sıkmaktan başka bir işe yaramıyordu. bu sebepten dolayı morali bozuluyordu ara ara, daha önce tanışmayı diliyordu bazenleri.

odanın kapısı tıklatıldı iki defa vakit kaybetmeden açtı kapıyı felix, karşısındaki beden ise hemen sarılmıştı kendisine.

"bu saçın ne?" yeni boyanmış siyah saçlarıyla gözüne fazlaca güzel gelmişti hyunjin.

roxanne                                                                   minlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin