19.

317 57 47
                                    

yoğun duman kokusunu istemeden de olsa içine çekerken bu gecenin tam bir fiyasko olduğunu düşünmeden edemiyordu felix, giydiği beyaz gömleği tanımadığı insanların sigara kokusuyla kirleniyor ve bundan hiç memnun olmayacak bir hale getiriyordu kendisini.

"peki yerleşmen kısa sürdü mü?"

hyunjin'in sorusuyla başını salladı chan, kısa bir tatil için kore'ye gelmişti. bir yanında jeongin bir yanında ise minho vardı bu yüzden epeyce rahattı. seungmin ise bu gece burada bulunmayı reddetmişti beklenmedik bir şekilde, tanıdığı seungmin bu fırsatı kaçırmazdı.

muhtemelen ağlıyor diye geçirdi içinden felix, gülmüştü.

"felix de benimle yaşayacak, tabi kabul ettirebilirsem."

hyunjin'in ortaya attığı cümleyle gülüşü kesildi aniden, kimseye bundan bahsetmemişti bu yüzden yanındaki iki bedenin de kendisine baktığını hissediyordu.

"odamı seviyorum bu yüzden kopamam gibi."

dudağını büzdü hyunjin, gerçek anlamda felix'le yaşamayı istiyordu. pek arkadaşı yoktu son zamanlarda herkesle kesmişti konuşmayı felix'le ise daha da yakın olmuşlardı bu süre zarfında.

"odanı sevmesen gidersin yani?"

minho'nun tavrıyla gülüşünü tuttu.

"olmaz, yatağımı çok özlerim."

konu çoktan dağılmıştı fakat minho hala felix'in imasında kalmıştı, sınırlarını bilmeyen bir çocuktu.

titreşen telefonla dağılmıştı dikkati. sarışına gelmişti mesaj göz ucuyla baktı lakin göremedi kimden olduğunu, kısa süre sonra ise lavaboya gitmişti felix.

lavaboya giderken pek çok şey gelmişti aklına, yalan mı söyleyecekti yoksa gerçekleri mi?

kapıyı kapatarak kendisini bekleyen jeongin'e döndü, direkt söyleyecekti.

"neden ev olayını anlatmadın?"

jeongin kendisinden önce öne atılmıştı bu yüzden sessiz kaldı bir süre ama içinde tuttukça rahatsız oluyordu.

"biz minho'yla takılıyoruz."

şaşırmıştı jeongin bunu yuvasında kendisini belli eden gözleri, şaşkınca açılmış ağzından anlayabilirdiniz.

sadece şaşkınlık barındıran suratta başka bir duygu belirtisi aradı felix.

"ne diyorsun sen?" şaşkınlığını henüz atlatmıştı, hiç beklemiyordu. "seungmin varken mi?"

"saçmalama."

minho'nun kalbinde hiçbir zaman seungmin yoktu bu yüzden sorun değildi, yalnız bir kereliğine hataya düşmüştü sonrasında ise ayrılmıştı ikili.

"bu yüzden mi kötü aranız?"

başını salladı felix, saçma bir sebepti aslına bakılırsa seungmin geçen yıllardan felix'in hoşlandığı kızla çıkmıştı fakat bunu sorun etmemişti. birisi yüzünden arkadaşıyla arasını bozmazdı fakat minho için bunu göze almıştı.

"ne hissetmem gerek bilmiyorum."

jeongin eliyle alnını tutarken biraz daha şaşkınlığını sürdürdü, felix'in biriyle ciddi anlamda takılıyor oluşu yüzünden.

"kızlardan hoşlanıyorsun sanıyordum."

güldü.

"ben de öyle."

inkar etse de garip bir şeyler vardı son zamanlarda, olduğundan daha sakindi laf atışması yaşamıyordu kimseyle en basitinden. ruhu hiç olmadığı kadar huzur doluyordu kalbine dokunan gençle.

"garip," ellerini cebine sokarak duvara yasladı sırtını jeongin "seni böyle görmek."

ilk günden beri tanımasa da ikinci dönemin başından beri tanıyordu arkadaşını, pek arkadaş canlısı değildi ve tatlı dilli. buna rağmen minho'yla bir şeyler yaşamış olması fazlaca mutlu etmişti kendisini.

uzun süre kaldıklarını anlayınca yeniden masaya geçtiler, jeongin chan ile epey yakındı sessiz kaldı bu sebeple.

"biz kalkalım artık, malum dersler."

çekinmeden tuttu felix'in elini, herkesle vedalaşıp karanlık sokağa çıktılar.

yalan söylemeyecekti, hoşuna gitmişti.

"çok sıkıcıydı."

onaylayarak tek elini cebine soktu, diğeri ise minho'nun parmakları arasında ısınıyordu.

bir süreliğine sessizliğini korudu ikili bu sırada da felix'in parmaklarını kavradığı elini cebine soktu minho.

"liseli ergenler gibisin."

felix'in cümlesiyle ciddiyetini kaybederek güldü.

"gülüşün eşsiz."

tutamamıştı diyeceklerini öyle ki sözler ağzından çıktıktan sonra kavradı ne söylediğini, aldırmadı.

şu anlık sadece basit bir aşık gibi davranacaktı zamanın bunu bozacağını biliyordu bu yüzden mutlu olabildiği kadar olacaktı.

"sebebi sensin çünkü."

uzun zamandır iltifat almıyordu elbette jeongin hariç o da duygusal anlamda sayılmazdı, arkadaşlık gereği söylenen sözler vardı.

minho'dan duyduğu sözler ne zamandan beri bilmiyordu ama bir süredir kalbinde hızlanmalara sebebiyet veriyordu, bundan şikayetçi değildi hatta isteği daha sık olması yönündeydi.

"sanki biraz hoşlanıyorsun benden?"

dalga geçerek uğraşma fikri eğlenceli gelmişti gözüne.

"ben buna sevgi demeyi tercih ederim, sana da sevgili."

kışın tüm şartlarına rağmen ısınmıştı yanakları. lee minho nerede ne diyeceğini iyi bilirdi, insanların kalp atışını etkileyen sözleriyle.

"dememen için bir engel yok."

olduğundan daha kısık çıkmıştı sesi bu yüzden birkaç saniye algılayamadı felix'in sözlerini, öylece durdu sessiz sokağın ortasında. sarışının gözleri parlıyordu adeta, geçmişte kendisine nefretle bakan gözleri büyük bir sevgi gösterisi sunuyordu minho'ya.

elini cebinden çıkararak soğuktan kızaran yanaklarını kavradı, birkaç masum öpücük bıraktı öncelikle.

"bazen inanmıyorum." dedi dudaklarını sıcak tenden ayırırken. "benden her zaman nefret edeceğini sanardım."

minho'nun gözlerinin önüne gelen saçları geriye iteledi felix, kollarını boynuna dolayarak sıkıca sarıldı.

her zaman nefret edeceğini sanardım.

roxanne                                                                   minlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin