ilk değil son zamanlar, sevginin yavaştan yeşermeyi bırakıp yapraklarını döktüğü süre zarfında herkesin tek amacı uzlaşarak ayrılmak olur. bu bir sevgili bir arkadaş ya da herhangi birisi için geçerli kılınabilir. bu aralıkta yaşanan olaylar lee felix için öğrenilmiş çaresizliğin kılıf giydirilmiş sözlük anlamıydı. başına geleceklerini biliyordu, her şeyi kavrıyordu gelecekte yaşayacağı duygu selini hissediyordu fakat hiçbir şey yapamıyordu.
az önce duyduğu cümle sanki bir deprem misali sarsmıştı kendisini öyle içten üzülmüştü ki bir anlığına solunumu yavaşlamıştı. ağzından çıkan tek tük kelimeler anlaşılmaya o kadar uzaktı ki hattın öbür ucundan kapanma sesini işitmişti. yüzüne kondurduğu şaşkınlık, sinir, hırs ve birçok duyguyu bastırmaya çalışıyordu kendince lakin başarılı olduğunu söylenemezdi.
hızla erkek arkadaşını aramıştı. çalıyor, çalıyor ve kapanıyor.
saçında parmaklarını gezdirip öylece kalakaldı bir süre.
hızla geldiği yöne giderek odasına bakacaktı, bunun bir şaka olduğunu düşünmeden edemiyordu fakat acıtan türdendi.
çarptığı çoğu bedeni umursamadan hızla koşmaya devam etti, o denli gözü dönmüştü ki adımları yalnızca hızlanmak için birbirini takip ediyordu.
çok değildi hatrı sayılacak kadar kısaydı yurdu fakat yolun ortasında ayağının altından kaldırımın akmadığını hissediyordu, yanağına serpilen yaşları çabucak silerek yurt kapısından içeri girdi. henüz yarım saat olmuştu odasından çıkalı bu yüzden geç kalmadığını biliyordu.
hiç insan kokusu olmayan merdivenlerde tek tük insanlar belirir olmuştu, kalbi korkudan göğsünü delercesine atmaya başladı ardından. kapının önündeyken beklemeden çevirdi kulpu fakat bomboştu odası. titrek elleriyle dolabı açınca içinin yalınlığıyla bacağındaki tüm kemiklerinin kırıldığını hissetti.
telefonuna yeniden uzandı eli ama az önceki gibi açan olmamıştı telefonu.
aralıklı kapıdan içeriye giren bedenle gözlerini minho'nun boş yatağına dikti, mezar gibi gözüküyordu.
"felix, kalk."
hyunjin'e gülmek istiyordu şu an öyle ki kendisiyle dalga geçtiğini düşünüyordu.
"ne oluyor?"
durgun sesiyle yanına oturdu hyunjin, felix gibi sırtını boş dolaba verdi ve ilerideki küçük pencerede gezdirdi gözünü. buraya ilk geldiği anlar canlanmıştı bu sırada zihninde, nasıl karşılanacağından şüpheli girmişti odaya fakat minho kendilerini seveceklerini söyleyerek içini rahatlamıştı. pek yalan sayılmazdı bu işin sonunda sahiden felix ile samimi olmuşlardı.
"sizin sevgili olduğunuza dair söylentiler dönüyormuş, rahatsız olan insanlar olmuş bu durumdan." en baştan anlatmak değildi niyeti bu yüzden yüzeysel girdi konuya. "bay yeon çağırmış sizi, minho konuşsa da ikna edememiş. eski arkadaşın hakkında söylemlerde bulunmuş bay yeon onlara tutanak yazmış."
gözlerini yanındaki bedenin üzerinde gezdirdi yavaşça.
"sonrasında bunun bir hata olduğunu anlayarak minho'yla seni suçlamış, kaçarının olmadığını anlayınca da senin kendisiyle zorla çıktığını söylemiş."
gözlerinden süzülen yaşı hyunjin'in görmediği tarafta silerek ayaklandı felix, bu gibi saçma bir sebepten ayrılmak yüreğini sızlatacaktı. odadan çıkacakken durdurmuştu hyunjin'in sözleri onu.
"boşuna bay yeon'la konuşma bunu ben de doğruladım çünkü sana inanmayacak."
hayatında göz ardı pek çok hata veyahut söylem olmuştu fakat bu kolayca sakin kalacağı bir durum değildi, koca bir aptallık için eğitim hayatını yakmıştı erkek arkadaşı.