16.

281 56 47
                                    

tenine çarpan soğuk esinti yüzünden üzerini daha da sıkı örttü, saçlarında gezinen parmaklar uykusunu bölüp duruyordu. bir hayli yorgundu dün geceden sonra, zorla gelebildiğini hatırlıyordu yalnızca. hafif çakırkeyif olmanın sınırını az da olsa aşmıştı.

ellerinin altında hissettiği tenle uykusundan uyandı, nihayet gelebiliyordu kendisine.

gün ışığının yardımıyla parlayan gözlere denk gelmişti. saçlarını okşuyor, bakışlarıyla düşüncelerini belli ediyordu minho.

elini ittirerek doğruldu yerinde, küçük bir kaçamaktı.

üzerini kontrol ettiğinde giyinik olduğunu fark etmişti, elbette yanlış şeyler olmamıştı yalnızca fazla samimiyet gerektirecek masum bir uyku çekmişti ikili.

ilk zamanlarında pek içinin ısınmadığı bu gence her geçen gün biraz daha nefret ekliyordu kendi içerisinde. tek isteği seungmin'i üzebilmekti, kendisine yapıldığı gibi.

kin değildi hisleri hatta kin hariç her duyguyu lanse ediyordu davranışlarıyla, kimi kandırıyordu ki. alelade nefretten doğan bir kin vardı içerisinde.

parmaklarının kavranmasıyla bakışlarını minho'ya indirdi, günah keçisi seçilmişti bu yüzden arada bir üzülmeyi ihmal etmiyordu bunun için.

fazla söze gerek yoktu bu yüzden banyoya girdi, geceden kalma kirlerinden arındı. uzun zaman sonra biriyle öpüşmekten ileri gidiyor oluşundan dolayı gariplik sarmıştı bünyesini, bu kişi eski arkadaşının sevgilisi olunca biraz daha geriliyordu.

sevmiyordu hala minho'yu, hiç sevmemişti. yalnızca kendisini kötü hissettiren insanlara aynı duyguyu aşılamak istiyordu. bedenen aç olduğunu fark etmişti biraz da, halihazırda kendisi için yanıp tutuşan bir beden varken başkasını arama niyetinde de bulunmadı.

kimsenin haberi olmayacaktı bir süreliğine, belki dönem sonu birkaç kişinin üzülmesi için bunu anlatabilirdi çevresine. sonrasında ise herkes gidecekti, üçüncü sınıfa geçtiği zaman üst sınıfları artık burada olmayacaktı.

odanın kapısından gelen sesle havlusuna sarılarak çıktı odadan.

gelen jeongin'di.

"bensiz mi girdin?"

somurtarak sormuştu bunu ardından ise yatağın birine oturdu.

minho gitmişti.

"bir dahakine aklımda olacaksın."

perdeleri kapatarak yarı karanlık odada giyindi üzerini, arkadaşının gelmesine sevinmişti epeydir konuşamıyor oluşu üzüyordu kendisini.

"özlemişim seni."

gereğinden fazla insancıl olması garip gelmişti jeongin'e, bu tür süslü cümlelerin insanı değildi felix.

gülerek yanını patpatladı jeongin, beklemeden oturdu felix.

"sana sadece bir şey soracağım bu yüzden geldim."

dikkatle dinledi felix arkadaşını, önem verdiği sözler taşıyordu jeongin bu yüzden açık olacaktı.

"benden bir şeyler saklıyor musun?"

o an gözünün önünden çok şey geçti hyunjin'in aynı evde yaşama teklifi, seungmin'le aralarındaki gerginlik, minho'yla olan saklı ilişkileri, ne kadar ilişki denilebilirse tabi, hepsi gelmişti aklına. hangisinden başlayacağını bilmiyordu. onu yadırgamazdı jeongin bunu biliyordu, onu yalnız bırakmazdı.

"hayır yok."

hepsini yanıtlamayı reddetti böylesi iyiydi, konuşursa bir şeylerin mahvolmasından korktu belki de.

gülerek küçük parmakların üzerini eliyle kapladı jeongin, zihni karışıktı.

"pekala o zaman, gideyim ben."

"kalsana biraz daha."

yemek yiyeceğini söyleyerek odadan çıktı jeongin, oturup düşündü yeniden.

neyi ima ettiğini tarttı biçti.

herhangi bir açık verdi mi diye düşündü, verdiğini sanmıyordu öyleyse neden sormuştu bu soruyu.

iç çekerek uzandı yatağına, yalnızca kendisini merak ettiği düşününcesine odaklanmak istiyordu.

saçlarının serpiştiği yastıkla gecesi yeniden canlandı aklında, iki yandan yastığı tutarak başını sıkıştırdı sinirle. "neden sürekli bu aptal geliyor aklıma."

sitemle dolu cümle dizisinin ardından sağına döndü, boş odayı kaplayan orkide kokusu burnuna pek bir tatlı gelmişti.

roxanne                                                                   minlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin