Günümüz;
"Duru yeter lütfen. Bak artık gerçekten boğulmak üzereyim ve bir kaşık daha alırsam üzerine kusacağım."
Sabahtan beri yediğim 4. dilim pastamdı . Ve Duru hala ısrarla yemem gerektiğini söylüyordu. Evet bugün benim doğum günümdü. Hafta sonuna denk gelmişti ve bugün izin günündeydim. Duru ise sabah apar topar beni aramış çok acil bir durum olduğunu ve kafeye gelmem gerektiğini söylemişti.
Başına bir şey gelmiş olabileceğinden dolayı apar topar çıkmış kafeye gelmiştim fakat karşılaştığım manzara ile şoka uğramıştım. Kafenin her tarafı süslenmiş rengarenk balonlar şişirilmiş ve asılmıştı. Yerlerde ise konfetiler patlatılmış ve saçılmıştı. Son üç konfetiyi ise ben kafeden içeri girer girmez Duru anne ve babası hep bir ağızdan iyi ki doğdun diyerek patlatmışlardı.
Evet bugün benim doğum günüm.
21 Mayıs.
Beş yaşımdan sonraki her yaşımda dünyaya neden geldiğimi sorguladığım koskoca bir gün.
Ölüme en yakın olduğum gün doğduğum gündü aslında.
İnsan doğduğu günden nefret eder miydi? Ben ediyordum.
Duru daldığım yerden sesiyle beni çekip çıkarmıştı. O kadar cırtlak bir sesi vardı ki bağırmasıyla da yüzümü buruşturup kulaklarımı kapamıştım.
Böyle bir kutlama beklemiyordum. Ve tüm bu olanların Duru 'nun başının altından çıktığına adım gibi emindim.
"Ay tamam tamam kusma. Daha seninle gezeceğiz elbisemin kirlenmemesi lazım. "
Bu dediğine göz devirmiştim. Anlaşılan bugün başım beladaydı. Yüzümü buruşturarak karnımı ovalamıştım. Tatlıyı çok sevmezdim ve her yediğimde de karnım ağrırdı.
"Çen şiştin çen ? Oyy yerim seni ben ."
Duru'nun da tıpkı benim gibi karnıma dokunarak söylediği şeylerle ona deliymiş gibi baktım. Fakat bu onun pek de umrunda olmadı.
Pastasının son dilimini de yiyerek ayağa kalktı.
"Hadi kalk gidiyoruz."
Ona oturduğum yerden bakmaya devam ettim.
"Nereye?"
Bana gözünü pörtleterek baktı ve bu sefer kolumu da çekiştirerek beni ayağa kaldırmaya çalıştı.
"Aşkım alzheimer mı oldun? Demin dedim ya gezeceğiz diye."
Ona yorgun gözlerle bakmayı sürdürdüm. Bu kızın enerjisi asla bitmiyordu.
...
Duru akşama kadar oradan oraya beni sürükleyip durmuştu. Tabii ki eğlenmiştim. Duru ile birlikte iken eğlenmemek mümkün değildi. Fakat fazlasıyla yorulmuştum.
Saat epey geç olmuştu. Duru ile vedalaşıp ayrıldıktan sonra yetimhaneye doğru yol almıştım. Hava oldukça bulutluydu ve yağmur çoktan çiselemeye başlamıştı.
Bugün yetimhanedeki son günümdü. Ve gidip eşyalarımı toplamak zorundaydım. Bu durumu fazla dert etsem de amcam sabah beni aramış ve ev bulduğunu söylemişti hatta Faruk amcanın evi dayayıp döşediğini her şeyin hazır olduğunu da eklemişti. Bunu sonrasında Faruk amca ile konuşsam da itiraz kabul etmediğini ve zaten eşyaları aldığı paranın da çalıştığı şirket tarafından her yıl öğrencilere verilen bir burs olarak sayıldığını söylemişti. Bu duruma sevinmiştim her ne kadar para biriktirmiş olsam da bu kadar fazla şeyi tabii ki alamazdım. Ona yürekten teşekkürlerimi sundum ve oda bana babacan bir tavırla sarılıp bunu da küçük bir doğum günü hediyesi olarak kabul etmemi istemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişe Mahkum
Teen Fiction" Onlar öldü. İki kelime , bir cümle ." ... "Ama Ayaz b-ben çocukluğumun katilini bile bilmiyorum. " ... " Ve unutma her karanlığın ardında bir ışık olduğu gibi her aydınlık da bir karanlığa gebedir. " "Her gölge kaybolmaya mahkumdur ." ... "Ruhumu...