Kulaklıklarımı da takıp dışarıda biraz yürüdükten sonra parmağımın sızlamasıyla eve dönmeye karar verdim.
Zaten çok da uzaklaşmamıştım.Ben büyümeyen bir dünya var sandım
Küçüklükten kalma korkularım var, hırpalandım.
Acıdı sol yanım lakin hiç eğilmedi başım.
Utanmadım sefaletten, mücadeleden kaçmadımMücadele güzeldi evet ama yaşamak bir hakken yaşamak için mücadele etmek zorunda olmak yoruyor, yıpratıyordu ve bir işkenceye dönüşüyordu. Ara sıra yoruldum diyebilmek istiyordu insan . Bir limana sığınmak belki de yaslanmak.
Ama hayat benden sığınacak limanımı , ailemi almıştı .
Gözümden çıkan yaşlar dudaklarımı ıslatana kadar ağladığımı fark etmemiştim bile. Hemen gelişi güzel sildim onları.
Düşünceler içinde yürüdüğüm için geldiğimi de farketmemiştim. İçeri girip demir kapıyı kapattıktan sonra arkamı döndüğümde Ayaz'ı gördüm . Yine simsiyah giyinmiş elinde deri bir eldiven boynunda siyah elinde kılıç tutan bir meleğin olduğu kolyeyle çok cool ama bir o kadar da gizemli duruyordu .
"Pardon geri geri yürürken dikkat edemedim . "
" Sorun değil anlaşılan bu sakarlıklarını daha çok çekeceğiz . "
Bunu söylerken belli belirsiz sırıtmıştı " Ne münasebet canım. Ayrıca o da nereden çıktı ?"
Önce yaralı parmağıma ardından gözlerime baktı. Ve yine kaşlarını çattı . Yüzü sıkıntılı bir hal aldı. Ben ne olduğunu çözemezken,
" Ağladın mı sen?"
diye bir soru yöneltti. Böyle bir soru beklemediğim için ağzımdan 'Ha' diye bir ses çıktı. Fakat hemen sonra toparlanıp elimi demin sildiğim yanaklarıma götürdüm. Hala ıslaktı. İçimden bir küfür savurdum . Ağladığımı başkalarının görmesi ya da anlaması hiçbir zaman hoşuma gitmemişti.
Cevap alamayınca başka bir soru yöneltti.
" Canını çok mu yaktım?
Bunu ikinci soruşuydu. Kendini suçluyor gibiydi . Buna anlam veremedim çünkü bu durumda onun en ufak bir suçu yoktu .
Hala aynı surat ifadesiyle yüzüme baktığını farkedince belli belirsiz ve hiç beceremesem de gülümseyip durumu toparlamaya , ağladığımı da saklamaya çalıştım .
-İyiyim.
Lanet olsun sesim titremişti. Konuşmasaydım daha iyiydi. İçimden bir küfür daha savurup arkamı döndüm . Arkamı dönmemle kolumdan tutulmam bir oldu.
"Neden ağlıyordun?"
Dokunuşu bir tüy kadar hafifti. Kırmaktan korktuğu bir nesneymişim gibi tutmuştu kolumu . Ve dikkatimi çeken diğer şey ise elinin zangır zangır titremesiydi. Arkamı hızla dönüp kolumu tutan elini tuttum .
"Elin ?"
diyebildim sadece çünkü oda farkeder farketmez elini ceketinin cebine yerleştirmişti . Ve hemen ardından gözlerini kaçırmıştı. Fakat gözlerindeki kızarıklığı gizleyememişti.
İçime endişe tohumları çoktan ekilip yeşermeye yüz tutmuştu .
Fakat hiçbir şey sormadım. Daha doğrusu ne soracağım hakkında da en ufak bir fikrim yoktu. Zaten sorsam da bir cevap alamayacağını biliyor gibiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişe Mahkum
Teen Fiction" Onlar öldü. İki kelime , bir cümle ." ... "Ama Ayaz b-ben çocukluğumun katilini bile bilmiyorum. " ... " Ve unutma her karanlığın ardında bir ışık olduğu gibi her aydınlık da bir karanlığa gebedir. " "Her gölge kaybolmaya mahkumdur ." ... "Ruhumu...