"Bir yalnız
Gökyüzünün sözlüğünde."
İlhan BerkAylin
On beş yıl önceki ben olsam kalbim nasıl pır pır ederdi ama şimdi bakıyorum da tekdüze atışına devam ediyor. Çocukluğum diyorumdum ben ona gönlüm bir zamanlar isterdi ki gençliğim, yaşlılığım tüm ömrüm onunla olsun ama bu duyguların kırıntısı bile yok içimde.
Kemal aslında yaylada bir oraya bir buraya giden Ayşe'yi biliyor. Öyle ya, Ayşeydim ben. Nenemin deyimiyle de Aşe. Aşe; uçurumdu, ayrılıktı.
Bu isim beni bir uçurumdan yuvarladı ve ben sevdiğim her şeyden ayrıldım.
Garson bana Kemal Bey deyince ne bileyim ben çoban Kemal'in olduğunu. Kaç tane Kemal vardır kim bilir?
Kemal, yüzünde bir gülümseyle yanıma geliyor. Yüzünde, tanıdık bir simayı görme ya da benzetmenin getirdiği bir ifade var ya da ben onu tanıdığımdan fark ediyorum."Ayşe, sen misin?" Diyor şaşırdığı belli. Benim desem kaç yazar demesem kime yarar? " Benim." Diyorum. Demek istediğim o kadar çok şey varken sadece bunu diyorum.
"Çok zaman oldu seni görmeyeli, uzaktan anlayamadım hatta olmadığını bile düşündüm ama tanıdım seni." Diyor gözlerimin tam içine bakıp.
Nasıl bakabildiğine anlam veremiyorum çünkü ben bakamazdım. Ama çocuktuk, diyorum. Ne yapabilirdi ki?Beni kurtar diye yalvardığım geliyor aklıma.
Lütfen Kemal, beni evlendirecek babam.
Ne yapabilirim ki Ayşe, elimden ne gelir?Elinden de geliyormuş Kemal, görmüş oldum . Bir oldunuz yaktınız beni diri diri.
" İş mi arıyorsun?" Dedi. " Öyle,"dedim yine sadece tek bir kelime. İçimden bu kadar çok şey geçerken ben bunu diyorum.
" Sen gittikten sonra çok şey söylediler. Küçük yer, tez duyuluyor tabii." Yutkunuyor Kemal, etrafına bakıyor. " Zamanın var mı bir çay içelim." Diyor sonrasında.
Sol elinin yüzük parmağındaki alyans parlıyor. Evlenmiş, sevindim onun adına. Bakıyorum da içimde kızgınlık da sevgi de nefret de hiçbir duygu yok. Hiç tanımıyormuş gibiyim hatta.
" Başka zamana artık, gitmem gerekiyor."
Hızlıca çıkış kapısına yürüyorum, Kemal bir kez daha arkamda kalıyor ama bu sefer sessiz değil.
"Ayşe!" Diyor, dönüp bakmıyorum çünkü Ayşe öleli epey bir vakit oluyor. Bunu o da biliyor. Kemal'in köyde kimseye bunu demeyeceğini biliyorum, çünkü içinde yıllar önce bana yardım etmemenin yükü sırtında bir kamburdu, beni görünce tüm yükünden kurtuldu. Ayşe demek her zaman yüktü zaten Aşe ise uçurum, ayrılık.Dümdüz yürüyorum nereye gittiğimi bilmeden, kaybolsam arayacak kimsem yok ama yürüyorum çünkü yolumu hep kendim buldum, yine bulurum. Öyle bir rüzgar esiyor ki yüzüme vuran soğuk havayla anlayabiliyorum ağladığımı. En son ne zaman ağladım? Bilmiyorum.
Bir bankın ucuna çöküyorum, öyle çok yaşlar akıyor ki karşıda ne var göremiyorum.
Ee Kemal ne dediler benim hakkımda.Kendinden yirmi dört yaş büyük imam nikahlı kocasını bir başına bırakıp kaçmış mı?
Yoksa kim bilir nereye gitti de orospu oldu mu?
Şeyi de dediler mi Kemal, üzerime atılan kızgın yağları, küçük bir buzağının ölümünü benden bilip ahırda yediğim dayakları, sonra ölenin sadece buzağı olmadığını içimden sökülüp giden nohut kadar şeyi.
O parçayı sabah ezanında bahçedeki kiraz ağacının altına gömdüğümü de söylediler mi?
Sen dedin mi onlara biz birbirimize sevdalıydık benden yardım istedi ama ben ona sırtımı döndüm, dedin mi?Deme Kemal, deme. Kimse kaldıramaz bunları. Söyleyeceksen şunu söyle Ayşe ölmüş. O çok sevdiğin karayemiş taflan değilim ben.
Ben Ayşe için bir kez daha ama bu sefer son kez ağlıyorum. Kendi çocuk olan ama kiraz ağacına gömdüğü çocuğuna ağlıyorum. Çok kanamam oldu da ölecem korkusuyla beni ebeye götürdüklerinde ne olduğunu bilmeden gömdüğüm parçanın bir bebek olma ihtimalini bilerek ağlıyorum.
Geçmiş
O gece, Allah'a çok dua ettim al canımı diye, ne yaparım ben bunların yanında daha dedim. Eve gittiğimde eteğime sakladığım bıçağı kaptığım gibi hayvanları toplayıp meraya otlatmaya gidecektim. Herkes öyle biliyordu ama ben o gün her zaman derdimi anlattığım ağacın altında bileklerimi kesme niyetindeydim.
Sağ bileğime attığım incecik bir çizikle bıçağın elimden alınması bir olmuştu. Karşımda dikilen asker üniformalı adam çekip almıştı elimden bıçağı.
O kadar korku dolu anlar yaşamıştım ama hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum. Yüzünde asker yeşili maskeden sadece gözleri belli oluyordu. Oraların soğuğu çetindi, sis de çöktün mü göz gözü görmezdi. Onun terörist mi eşkıya mı olduğunu düşünüyordum bana ne kötülüğü dokunacaktı ki yaşamadığım ne kaldı diye düşünüyordum o sırada."Ne yapıyorsun sen?" Dedi maskenin altında sesi boğuktu.
"Ğura." Dedim, Lazca da ölüm demekti. Anlamaz diye öyle demiştim. Ama "Neden?" Diye sordu. "Sen ğura nedir bilir misin?" Dedim ona dönüp. "Bilirim tabii yakın zamanda kıyısından döndüm." Dedi.
"O ne demek?" Dedim ben de. " Sen onu boşver de senin ne işin var burda? Kaç yaşındasın?" Dedi, Elinde tuttuğu kamuflaj desenli bez parçasını bileğime bağladı, zaten ufacık bir kesinti. Sahi ben kaç yaşındaydım ? On dört yıllık kırk yaşında bir kadındım. Desem anlar mıydı beni?"Ne yapacan sen yaşımı? Ha burda hayvanları otlatıyorum." Dedim.
"Az önce kendini doğramaya kalkan da benim?" Dedi. "Yok öyle bir şey. İşine git sen komutan kızar bak." Dedim başımda dikilen adama bakarken."Kamer." Dedi biri uzaktan. Birken iki olan askerle daha çok yerime sinmiştim. Nerden de geldim buraya? "Oğlum hadi komutan çağırıyor, keser vallaha." Dedi diğer asker.
"Geliyorum." Diye bağırdı. " Sen ver bıçağı bana. Bir bela çıkmadan sonra eve hayde." Dedi bana bakıp. " Adın Kamer mi senin?"
Dedim merakla. " Ne yapacan sen adımı?"
"Değil,lakabım o benim."
"Kamer ne demek?" Diye sordum sonra.
"Ay." Demek dedi elimden bıçağı alıp cebine attı. Çok beğenmiştim adını. Ay ne güzeldi. Keşke benim de adımın anlamı ay olsaydı ya da onunla ilgili bir kelime diye düşünmüştüm.
" Niye sana ay diyorlar peki?" Sorum cevapsız kalmıştı. " Kendine dikkat et ceylan göz. Burda kurt, çakal çok olur." Dedi ve gitti .
Nerden bilsindi ki kurtla çakalla aynı evde yaşadığımı.
O bana neden ona Kamer dediklerini söylememişti ama bence o yol göstericiydi,en karanlık gecede bile yolunu onun ışığıyla buluyordu insan.Havada kocaman dolunay vardı, o gece ben elimde küçük bir çanta bileğimdeki bez parçasıyla çıktım evden. Bir daha da gitmedim oralara, Ayşe de öldü onu da bir kiraz ağacının altına gömdüm.
Ninemin ördüğü bebeği.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAR (Tamamlandı)
Teen FictionKaybettim, diye başlamış biri için hayata devam etmek ve tutunmak nasıl mümkün olabilirdi? Hayat bazen bir kitabın cümlesinde, bazen sokakta gördüğün çocuğun gülüşünde bazen de bir kadının gözlerinde anlamını bulur. "Yalnız bir adam ve yalnız bir k...