19- Filizlenen Tohum

126 22 0
                                    

Sen ki gözlerimden filizlenen tohumların sebebi,
İçimin boş odalarında pervane
Yana yana döne döne seni arıyorum
Nerdesin?
Gel, gel ki o tohumlar kalbime ekilsin
Gel de ışıklar dolsun odalar
Yuva olalım
E.G.

Tarık

Ateşin düştüğü yer kalbinse vay haline demişti biri. Kimdi, neciydi hatırlamıyorum ama aklımda bu söz. Nerden aklıma geldi birden bire onu da bilmiyorum. İşin doğrusu ateş, önce evime sonra da sevdiklerime düştü. Ateş düştüğü yeri yakarken sağında solunda ne varsa onu da yakıp kül ediyormuş. Ne derler anka misali küllerinden doğmak... Ne doğmak ama! Yaşamayı doğru beceremeyen benim böyle cümleler kurması pek gülünç. Ağzına önce sigarayı ardından küfrü tutturmuş bir adamım ben.
Yıllardır bu böyle ablamın yetiştirdiği mülayim tüysüz çocuk yok artık.
Ama okutulan ve okuduğum yer satırda kazınmış bir yerlerde belli. Laf attığım lise arkadaşlarının alaylarını götüne sokması lazım demiştim. Döl israfları!

Dünün verdiği efsunlu hava etkisini sürdürüyor ki kolilerin içine istiflenen kitaplarımı karıştırırken buluyorum kendimi. Bir zamanlar zihnin, düşlerin anahtarı derdim bu kağıt kütleleri derdim kitaplar için. Beni baştan sona var eden ablamın kazandırdığı alışkanlıklardan biriydi okumak. İlk okuduğumuz kitabın adını hatırlayacak kadar fil hafızalı olmak isterdim ama o kitabın adını hatırlamama nedenimin bu olmadığını çok iyi biliyorum. Çünkü küçük yaşta ailesinden kayıp vermiş bir çocuğun tek varlığını kaybetme korkusu yok olup ömür boyu benimle güvencesi sarmıştı o zamanlar.

O an düşündüğün tek şey eylemde olmaktı, özneyi ve kimle olduğun önemsizdi.
Tek varlığın da gidince eylemlerin önemsiz asıl olanın kimle olduğunu anlıyordun ama iş işten geçmiş oluyordu.
Hayatı boyunca iki güzel söz duymayan birinin mezarına çiçekler dikmek gibiydi bu. Acınası, boş ve vicdanının sesini bastırmak için yapılan gösteriş.

Elime geçen şiir kitabının benim mi yoksa ablamdan mı kaldığını anlayamadım. Evirip çevirdim, yazarına baktım. Ablamın ismini kitabın ilk sayfasında görecek olma ihtimali, zamanı yavaşlattı o an. O, sayfaların başına hep adını yazar, beğendiği cümlelerin altına çizmek yerine deftere not ederdi. Ben de inadına bastıra bastıra çizerdim altını, adımı yazmak da ilkokuldaki etiketleri hatırlattığı için saçma gelirdi. Açtım ilk sayfayı isim yoktu,ablamın olamadığını bilmek rahatlattı beni. Sayfaları gelişi güzel atlaya atlaya çevirdim. Kapatıp yerine bırakacakken kurşun kalemin silik silüeti karşıladı beni.

"Sen ki gözlerimden filizlenen tohumların sebebi,
İçimin boş odalarında pervane
Yana yana döne döne seni arıyorum
Nerdesin?
Gel, gel ki o tohumlar kalbime ekilsin
Gel de ışıklar dolsun odalar
Yuva olalım"

"Kalbin Odaları"ydı şiirin adı. Birkaç kez okudum çizdiğim satırları. Sayfanın sağ altına attığım bir tarih vardı.
18.02.2012

Ablam ölmeden birkaç gün öncesine denk gelen tarihe baktım. Yıl hatırlamak istemeyeceğim bir yıl. Başlayacağım şimdi şirine de kitabına da diye atıyorum kitabı bir köşeye. Kalkacak oluyorum oturduğum kuru yerden. Gözüme ablamın defteri ilişiyor. Sekiz yıldır onun hiçbir şeyine dokunmadım, dokunamadım. Onunla yaşadığımız ev öylece duruyor. Ne halde bilmiyorum. Mavi kaplı defterin kabuğu iyice yıpranmış rengi solmuş. O yumru yine geliyor.
Ona dair bir şey görmeyeli çok zaman oluyor ama mavi gözlü, sarı saçlı kız gözlerimin önüne geliyor. Onu unutmamın mümkün olmadığını bildiği halde ablam en yakın arkadaşını benimle bırakıyor.

Defterin ilk sayfasını açınca tükenmez kalemle yazılan isim tam karşımda.

Aliye Balkan

Bu defter çok kez elime geçse de bir kere bile açıp bakmışlığım yok. Ablama olan saygımdandı belki ya da iyi bir insan olmam uğruna öğretilmiş bir kural.

"Hakikat şuydu; sevgi, insanın ulaşabileceği en yüksek ve en büyük hedefti. O anda, insan şiirinin, insan düşünce ve inancının ayırt ettiği en büyük sırra haiz oldum: İnsanın kurtuluşu sevgiyle ve sevgidedir.

Elinde hiçbir şeyi kalmamış bir insanın dahi, kısacık bir an için bile olsa, sevdiğine ilişkin düşüncelerden nasıl mutluluk duyabileceğini anladım.

İnsanın, kendini olumlu eylemle ifade edemediği ve tek yapabileceğinin çektiği acılara doğru bir yolla (onurlu bir yol) katlanmak olabileceği mutlak ıssızlık durumundaki birinin, sevdiğine dair içinde taşıdığı imgeye sığınarak tatmin olabileceğini gördüm."
İnsanın Anlam Arayışı

Altına düşülmüş bir not var. "Elinde hiçbir şey yoksa bile tutunacak bir şey bul. Kimse mi yok kendine tutun, varlığına.
Bunları yazmak beni ürküttü biraz, yalnız olma düşüncesi beni korkuttu ama kardeşim var, birgün onu da kaybedersem ona olan sevgim var. Bu bile yaşamaya değer.
Yine de hep beraber olalım sımsıkı sarılalım birbirimize.
Ufak not: Tarık bana çattığı kaşlarıyla bakıyor şuan çünkü dışarı çıkacacağız ama ben hazırlanamadım yine! Söylenmeye başlamadan gideyim.
Seni seviyorum kardeşim.

Ben kendi ölümümü bile düşündüm ama onu kaybetmek hiçbir düşünceme denk düşmüyordu. Yutkunmak zor olmaya başlıyor ama ablamın cümleleri kafamın bir yerinde dönüp duruyor.
İnsanın kurtuluşu sevgiyle ve sevgidedir.
Bu bile yaşamaya değer.

Ablamın, anlam arayışı benim tüm arayışlarımın belirsizliğinin üstünü çizip geçiyor, benim aklıma sevgi deyince ablam ve Emina dışında biri daha canlanıyor.
Neretva rengi gözlü bir kadın, kızıla çalan saçları var. Tüm tohumlarıyla kalbime ekmek istiyorum.
Adımlarım beni ona götürüyor, bu seferki hiçbirine benzemiyor tıpkı onun gibi.
Kalbim avuçlarımda atıyor, ellerini tutmak istiyorum.

HAR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin