17- Rakı Sofrası Adabı

130 21 3
                                    

Yarın farklıdır bugünden,
Adı değişir hiç olmazsa.
Kara bir suyu
Geçiyoruz şimdilerde
Basarak yosunlu taşlara.
Metin Altıok

Tarık

Değişime açık biri değilim, değişim beni korkutur çünkü alıştığın, dinamiğini yakaladığın neyse o şekilde kalmak istiyordum. Çünkü değişim demek benim için savaştı ve savaş evrensel bir yıkım demekti. On yaşında geldiğim bir ülke benim için bir değişimdi, sığınaktı. Aradan geçen yirmi beş yılda, ülkenin bir parçası olmuştum. Ablamla geldiğim bu ülkede, birbirimizden başka kimsemiz yoktu. Ona bağlılığım, ona olan sevgim öyle çoktu ki. Ablam, çiçeklerin en değerlisi orkideydi, ben henüz bir filiz bile verememiş kuru bir dal. Beni öyle cesaretlendirdi beni öyle sardı ki o dal ufacık da olsa yesermeye başladı, bu umut var demekti ve umut varsa yaşamak vardı. Ne yaşamak ama! Sonra orkideyi yerinden söktüler ve ben sadece bir dal olduğum için daha da kurudum. Emina geldi sonra o, benim için orkideyi yeniden alıp diken bir bahçıvan. Sarı saçları rüzgarda savrulan, hasır fötr şapkasıyla çiçeği evine diken bir bahçıvan. Ben ona sarı papatya desem de papatyayı benim içime diken de odur yoksa ben bugün burada değildim. Ufacık bir çocuğun varlığı, var olmamın asıl nedeni. Onun kötü ev sahibi tarafından alınması beni öldürür bir kez daha. Yaşamak denen bu eyleme adapte olamamışken ve asıl sanatçının benden koparılması beni yok eder.
Üstelik, bahçıvanımı yeni bir çiçek olan, bu topraklarda hiç rastlanmayan bir çiçekle tanıştıramazsam umut da gider. Küfür etmiyorum çünkü iki gün önce o kadar çok edip gürledim ki en son kaldırıma da küfürü savurup girdim eve. Şimdi aynı çatı altında oturduğum kadının şuursuz soruma cevap vermesini bekliyorum. Aynı kapıdan girdiğimiz bir evi paylaşmak için. Asıl nedeni henüz ona söylemedim.
"Ne dediğinin farkında mısın?" Diyor Aylin haklı olarak. Tepkileri az bile bu soruya göre. "Farkındayım, böyle söyleyince çok saçma geliyor." Diyorum açıklama yapmaya çalışıyorum. Ben ve birine kendimi anlatmak ve anlaşılmak istemek... "Zamanım az Aylin hatta yok da diyebilirim. Benim yeğenim var ama yuvada yaşıyor. Ablam öldü sekiz yıl önce. İki gün önce onu görmeye gittiğimde onu bir ailenin almak istediğini öğrendim. Onu yanıma almak istiyorum ama bunu tek başıma yapamam. Eğer buna cesaretim olsaydı çoktan yapmıştım." Diyorum. " İyi de bunun için evli olmana gerek yok diye biliyorum ayrıca şu an evlensen bile belli bir sürenin geçmesi gerek." Diyor Aylin, benden daha mantıklı konuşuyor ki bendeki mantığın çoktan beni terkettiği şu an da bile belli. " Ben, Emina'nın gerçek bir ailede büyümesini istiyorum. Anne ve baba figürüne uy-" devam edemiyorum, Aylin kahkahalarla gülmeye başlıyor. Dışarıdan gören biri onun delirdiğini düşünebilir. Kadının beynini yaktın Tarık. Senin yarım aklınla bir sik olmaz oğlum, olmaz.
"Tarık, yeğenin için hassasiyetini anlıyorum ama ben ne anne figürü olabilirim ne de ona örnek olacak bir birey. Az önce neler konuştuk sana söyledim ve şu an bana dediğin şey o kadar mantıksız ki." yutkunuyor , etrafa bakıyor. "Şöyle de bir durum var yeğenin bir gün bir aile tarafından -" bu sefer ben bölüyorum onu ikimizin de bazı şeyleri duymaya tahammülü yok, çünkü onlar bizim korkularımız ama itiraf etmiyoruz. " Aylin seni yemeğe götürebilir miyim?" Diye soruyorum pat diye. Birkaç saat önceki Tarık beni görse götüyle güler bana. " Nereden çıktı bu şimdi?" Diye soruyor kaşlarını çatarken. " Tarık, bak iyi olduğuna emin misin?" Diye soruyor. O kadar emin ki bir şeyler içip de ona bu soruları sorduğuma çünkü Tarık ona göre de bana göre de bunlara çok yabancı. Ben de kendimi tanıyamıyorum ama içimde filizlenen bir kıpırtı var. Bir hareket, bir yaşam belki.

Yazardan

Aylin, Tarık'ı çok tanımamanın verdiği tedirginlikle bir sonraki adımı merak ediyordu artık çünkü Tarık ona göre normal davranmıyordu. Tarık' ın dediği gibi aralarındaki çekimin farkındaydı Aylin de. Bunu yeni itiraf ediyordu ama bu kabullenip yelkenleri suya indireceği anlamına gelmezdi. Şu zamana kadar başkalarıyla olan her şey zorunluluktu onun için. Ama şu an o zorunluluklar ortadan kalkmış ve özgür iradesiyle devam etmesi gerekirdi belki ancak korku her şeyden önceydi.
Tarık'la evli olma düşüncesi, anlattığına göre kağıt üzerinde bir evlilikte olsa Aylin' e çok uzak bir ihtimaldi.

"Bir ihtimal daha var." Diyen plak sesi arka fonda çalarken iki suskun ağız önlerindeki ikinci kadehi yarılamıştı. Arada denk düşen bakışlar çok şey anlatsa da sessizlik yemini bozulmamıştı. Aylin, buraya gelmemek için hık mık ettiyse de Tarık, ondan beklenmeyecek bir ısrarla ikna etmişti kadını . Aylin, ilk önce bir şey içmeyeceğini söylese de rakı cazip gelmişti sonra yanına Tarık'ın rakı boş gitmez ikazıyla birkaç meze de sofraya gelmişti. " Çilingir denmez belki ama yine de gideri var." Demişti Tarık. Aylin ses etmedi, açtı aslında keşke ekmek de olsaydı şunların yanında diye düşündü. Sonra Allah'ın köylüsü diye söylendi kendine.
Ama birkaç dakika sonra Tarık garsondan su ve ekmek istemişti. " Adem abi var benim ihtiyar. Rakı sofrasının adabı vardır der. Denge demekmiş onun için rakı sofrası. Kalabalık olmazmış ki insan insanı anlayabilsin, ona göre iki kişi ideal. Tek olunca da ağır gelir der, burda kast ettiği rakı sanmıştım ben önce ama insan sonra asıl denileni anlıyor neyse bir kişi çok konuşuyorsa diğeri susacakmış, sonra sıra diğerine geçermiş. Muhabbetten ziyade ayna der. Karşındaki kişi senin aynandır masada. O yüzden de herkesle oturulmaz o masada." dedi Tarık konuşmaya başladığı andan itibaren ne o ne de Aylin çekmemişti gözlerini üstünden. "Sığınmak gözlerine, sığınmak bir akşam üstü..." diye devam eden şarkı Tarık'ın kulaklarını doldurdu. Tekrarlamak istedi bu sözleri, yutkunup kadehinden büyük bir yudum aldı. "Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken."
"Dediğin gibi rakı masası bir aynaysa ve sırayla konuşmak lazım geliyorsa sıra bende. Buraya neden geldiğimizi unutmasan mı? Konuşmamız gereken konu var ya hani." dedi kadın. Geldikleri zamana kıyasla gerginliği azalsa da devam ediyordu. " Haklısın asıl konuşmak için geldik ama bilmeni istiyorum, hiç konuşmadan burada seninle saatlerce otururdum." Dedi Tarık sonra ne dediğini düşününce içinden küfürler de taştı ağzına kadar da geldi ama hepsi kendineydi ve içinde kalması daha doğruydu.
"Bak Tarık bir kez daha söylüyorum yeğenin için çok üzüldüm bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Ona anne ve baba figürüne uygun bir aile kurmak istesen de ben o kişi olamam. Kendi adıma konuşuyorum, seni tanımıyorum. Bunu sadece Emina için diyorum ona kurmak istediğin aile için evlilik için değil. Ve evlensek bile belirli bir sürenin geçmesi gerek. Bu evlilik amacından sapmış olur yani sen onu evlenmeden de yanına alabilirsin." Dedi kadın. Ağzında yediğinden içtiğinden kaynaklanmayan kekremsi bir tat vardı. Kendine yaptığı acımasızlığın farkında değildi, düşündüğü tek şey mantıklı olmaktı. İçinde bir yer evlilik olmasın ama Tarık'a bu süreçte destek ol diyordu.
" Eğer mümkünse küçük hanımla tanışmak isterim. Eminim ismi gibi kendi de çok güzeldir." Dedi kadın. Karşısında gülümseyen yüze karşılık gülümseyerek.

HAR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin