27- Kavuşma

154 23 4
                                    


Tarık

"Kavuştum, sana, geçmişimize, geleceğimize, bize...
Bu ne yüce gönüllülük sevgili
Bu ne kudret"

Bakma bana öyle, kelimelerle aram uzun zamandır iyi değil. Şimdi açsam şu bağrı alsam seni içime gör beni, bendeki seni. Senin olmak isteyen beni. Ben şaşkın, bu bilinmeyen halime. O da sana kadarmış.

'' Balkona çıkalım mı?'' diye soruyor Aylin. Uzandığım yerde artık uzanabildiğim kolundaki parmağım bile şaşkın. Aylin yanımda.

'' Konuşalım.'' Konuşalım, sen anlat beni seni sabaha kadar dinleyeyim. Elimi tutuyor, tüm karanlıktan aldığı gibi yine çekiyor beni kendine. Eli beni sürüklerken çekiyorum onu kendime. Dayanamıyorum, varlığı , kokusu... Sarılıyorum ona sımsıkı. Kolları boynumu sarıyor iki yandan. Kokusunun tarifi zor ama çok güzel. Ömür boyunca solumak istiyorum.

" Çok özledim. Senin tahmin edemeyeceğin kadar ama ben de bu kadar özleyeceğimi bilmiyordum, ablamdan sonra..."

Eli yanağımı buluyor, başı omzuna doğru meylederken. Ne de güzel bakıyor öyle. "Konuşacağız." Diyor gözlerimin içine bakarak. Susuyorum sonra, ben o olduğunda susmaya da razıyım.

Oturuyoruz, onu ilk gördüğümde olduğu gibi balkona. Bu sefer radyo da çalmıyor, o gidince bir anlamı kalmadı onun da.

"Ben geleceğini hiç hesaba katmadım, şu yirmi beş günde hep seni bekledim ama gelirsen de ne derim ne yaparım bilemedim. Şekil a." Diyorum kendimi gösterip.

"O kadar alışmışım ki gitmelere. Giden de dönmeyince beklese de gelmeyeceğini biliyor insan." Diyorum.

"O kadar çok alışmışım ki kaçmaya kalınca ne yapılır bilmiyorum." Diyor Aylin de.

"Ağır geliyor bazen." Yutkunuyor. Yine burada oturunca baktığı gibi bakıyor uzaklara.

Ne var orada Aylin? Söyle de ben de bileyim.

Ya seninle dalayım ben de uzaklara, ya da ikimiz de hiç bakmayalım oralara.

"Tarık, sen benim hayatımın ortasını biliyorsun sadece. En başını hiç anlatmadım sana. Anlatamadım." Derin bir nefes alıyor. " Ben, Allah'ın bile unuttuğu bir köyde doğdum. Abim var, biliyorsun. Ferhat. Kendine bile hayrı olmayan bunca zamandır yerini babamlara söylerim diye beni tehdit eden, yıllardır para koparmak için elinden geleni yapan abim. Annem, babam desen..." duruyor Aylin. Geçmek istiyor buraları. Geçsin, canını sıkan ne varsa geçsin onları. Bir kanalı değiştirmek kadar kolay olsun.

" İlkokula kadar gittim ki bizim orada ilkokulu okudun mu çok şey başarmışsın demek. Bazen okulda öğretmen bile olmazdı şimdi nasıldır bilmem. Neyse, okul bitti, derslerim de iyiydi ortaokula göndermek istemediler ama köyün imamıyla ilkokul öğretmenim tuttu elimden. Ortaokulun bittiği yaz lise sınavlarına hazırlanıyorum bir yandan. On dört yaşında varım yokum. Evlendirdiler beni. Hani önce söylenir ya, hiç bir şey demediler. O evde bir söz hakkım yoktu biliyordum ama bu kadarı bana da ağır geldi. Buldukları adamın getirdiği imamla imam nikahı da kıydılar.

Kaç yaşında olduğunu hâlâ bilmiyorum. Gerçi bir önemi de yok artık ölmüş çünkü. Yüzüne tüküremedim yanarım ona yanarım. O yaz yeni regl olmuştum biliyor musun. Elimde bir torba gönderdiler beni o adamla. Başka bir köy, başka bir cehennem.

Dayaklar, üzerime dökülen kaynar sular ne ararsan var. Bir gün inek karnıma bir tekme attı, bacaklarımın arasından süzülen kanla anladım bir şeylerin ters gittiğini. Ben çocuk nasıl yapılır onu bile bilmiyordum düşük yaptığımda bile. Oyun da denmedi, bir beden vardı üstümde tepinir giderdi, canımın acıdığını hatırlıyorum sadece o kadar.

HAR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin